Boykotu delen Ümit Kocasakal'dan açıklama var! Cnn Türk'e neden çıktı?

Boykotu+delen+%C3%BCmit+Kocasakal%E2%80%99dan+a%C3%A7%C4%B1klama+var%21;+Cnn+T%C3%BCrk%E2%80%99e+neden+%C3%A7%C4%B1kt%C4%B1?
ABONE OL
Habertürk yazarı Fatih Altaylı, CHP'nin geçen haftadan bu yana gündemden düşmeyen CNN Türk'ü boykot kararını ve bu kararı delerek kanaldaki programa katılan Ümit Kocasakal'ı kaleme aldı. Boykot kararlarına karşı olduğunu ve ciddiye almadığını belirten Fatih Altaylı, "Beni de boykot eden çok parti, çok siyasetçi oldu. Ağzımı açıp tek kelime dahi etmedim. Etmem de" diyerek boykotun önemli bir gelişme olmadığını düşündüğünü ifade etti. CNN Türk'ün bu boykottan bir hikaye çıkartmaya çalıştığını da sözlerine ekleyen Fatih Altaylı, AK Parti'nin de geçmişte CNN Türk'ü boykot ettiğini hatırlatarak; "Uğraşmasınlar boşuna. Buradan hikaye falan çıkmaz. Yıllar önce de AK Parti boykot etmişti CNN’i. Oradan da bir hikaye çıkmamıştı" ifadelerine yer verdi. Altaylı, Ümit Kocasakal'ın boykot kararına uymaması ile ilgili olarak da; Kocasakal'ın parti içinde vekil, yönetici ya da MKYK üyesi gibi bir görevi olmadığı için programa katılmasının boykotta bir delik oluşturmayacağını belirtti. Fatih Altaylı yazısında şunları belirtti! Ümit Kocasakal CHP’nin CNN Türk’e uyguladığı boykotu delmiş. Büyük mesele haline geldi. Ben bu tip boykotlara her zaman karşı oldum ama çok da önemli bulmam. Beni de boykot eden çok parti, çok siyasetçi oldu. Ağzımı açıp tek kelime dahi etmedim. Etmem de. Bana ne! Beni boykot eden kendini boykot etmiş diye bakarım meseleye. CNN Türk ise; buradan kendine bir hikaye çıkarmaya çalışıyor. Uğraşmasınlar boşuna. Buradan hikaye falan çıkmaz. Yıllar önce de AK Parti boykot etmişti CNN’i. Oradan da bir hikaye çıkmamıştı. Kocasakal’ın boykot delmesine gelince. Ben bir delik göremedim. Kocasakal CHP’li ama CHP’de ne vekil, ne yönetici, ne MKYK üyesi. Bu yüzden de boykotun kapsamı içinde değil bence. Ayrıca sevgili kardeşim Kocasakal, CHP’nin bugünkü politikalarına çok karşı. Parti içinde “aşırı muhalif”. Hatta zaman zaman Vatan Partisi’ne daha yakın (Vatan Partisi Genel Başkanı'nın Erdoğan’a desteği dışında). Bu yüzden bence ortada bir delik, gedik falan yok. Yazının devamını okumak için tıklayınız ÜMİT KOCASAKAL'DAN AÇIKLAMA GELDİ! Öte yandan; Ümit Kocasakal, CHP'nin CNN Türk boykotu kararını ve kendisinin bu kanaldaki program neden çıktığını odatv.com'da yayınlanan  bir yazıda uzun bir şekilde anlattı. CHP'nin bu kararı almasının gerekçelerinde haklılık payı olmasına rağmen boykot kararını doğru ve tutarlı bulmadığını belirten Ümit Kocasakal, partiden ihraç edilmesinin kendisini sindiremeyeceğini de belirtti. Ümit Kocasakal, yazının yayınlandığı odatv.com'u boykotu deldiği ve bu nedenle partiden ihraç edileceğini yönündeki haberi veriş tarzı nedeniyle de eleştirdi ve "Soruyorum, "muhalif!" bir yayın organına bu tutum yakışıyor mu" ifadelerini kullandı. Ümit Kocasakal'ın yazısı şu şekilde:   CHP Genel Başkan Yardımcısı Sn. Tuncay Özkan, 6 Şubat 2020 tarihinde düzenlediği basın toplantısında CNN ile ilgili olarak alınan "Boykot" kararı ile ilgili olarak şunları söylüyor: "CNN Türk kanalı halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkını ayaklar altına alarak, halkının değil iktidarının menfaatleri doğrultusunda yayınlar gerçekleştirmiştir. Gerçekleri örterek AK Parti söylemleri doğrultusunda adeta bir reklam ajansı gibi çalışan televizyon kanalı yerel seçimlerden bu yana CHP karşısındaki konumlandırmasını sürdürmektedir. CNN Türk kanalının patronundan ve yönetiminden iktidarın saray bataklığından çıkıp özgür tutum takınmalarını ve objektif yayıncılık ilkelerine sarılmalarını talep ediyoruz. Yerel seçimlerden bu yana tahammül edilemez noktaya ulaşan bu gerçekler ve gerekçeler karşısında değerlendirmeler yapan CHP MYK 3 Şubat 2020 tarihinde yaptığı toplantıda partimize ve partililerimize tuzak kurma, kötü gösterme ve gerçekleri çarpıtma gayretleri nedeniyle CHP’lilerin CNN Türk kanalındaki yayınlara katılmaması kararı alınmıştır. CHP’li hiç kimse, yöneticisinden üyesine hiçbir partilimiz CNN Türk kanalına çıkmayacak, yayınlarına katılmayacak, tuzaklarını boşa çıkaracaktır. Bu kanalın zararlarından korunmak için yurttaşlarımıza CNN Türk yayınlarını izlememelerini, çocuklarına izletmemelerini tavsiye ediyoruz. Saygılarımızla milletimize duyururuz." BU GEREKÇELERDE BÜYÜK ORANDA GERÇEKLİK PAYI VAR Bu açıklamadan anlaşıldığı kadarı ile boykot kararının temel gerekçeleri; "Kanalın halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkını ayaklar altına alması", "halkın değil iktidarın menfaatleri doğrultusunda yayınlar gerçekleştirmesi", "iktidarın söylemleri doğrultusunda bir reklam ajansı gibi çalışması", "Objektif yayıncılık ilkelerine uymaması". Bu gerekçelerde büyük oranda gerçeklik payı var. Ancak bu gerçeklik sadece bir kanal veya gazete ile ilgili olmayıp yaygın ve yapısal bir mesele. Gerçekten de temel sorun, Türkiye'deki yapısal durum karşısında, bir yandan iktidarların kontrol ve kuşatması altında, öte yandan ekonomik çıkarları sebebiyle iktidarı karşısına almak istemeyen büyük sermaye gruplarının elinde ve etkisinde olan basının ne kadar "bağımsız" ve "özgür" olabileceği. Bu soru, farklı içerik ve özellikler taşısa da muhalefetin kontrol ettiği medya açısından da geçerli. Oysa Ulu Önder'in de dediği gibi “Özel maksatla neşriyat yapan bazı gazetelerin, halkın ekseriyeti üzerinde yaptığı tesir, her memlekette olduğu gibi o gazetelerin lehinde değildir (1924) " Yine ne yazık ki aynı soru, sosyal medya açısından da sorulmalı. Güç ve iktidar savaşları bakımından; istenilen algının yaratılması için oluşturulan ve "trol" olarak adlandırılan emir-komuta-menfaat zinciri altında oluşturulan sosyal medya "taburları", hedeflenen amaç doğrultusunda "kurbanı" sosyal bir "lince" tabi tutmak ve hakkında gerekli görülen sosyal tepkiyi oluşturabilmek adına kolaylıkla harekete geçirilebilmekte. Çoğu kez bilgi ve fikre dayanmayan, etkisi daha çok "şöhretli" olmak, "beğeni" (retweet) almak, "fenomen" olmak ile ölçülen, belirli bir ilke ve ideolojiye dayanmayan, yapısal sorunlardan çok gündelik olay ve gelişmelerle ilgili kaba bir karşıtlık/yandaşlık üzerine oturan birer ikişer cümlelik sloganlar da eksikleri tamamlamakta. Olayın bir de sosyolojik/ahlaki yönü var. Bu aşamada sözü yine Mustafa Kemal Atatürk'e bırakmak yeterli: “Basının tam ve geniş hürriyeti iyi kullanmasının, ne derecede nazik bir vaziyet olduğunu söylemeye lüzum görmem. Her türlü kanuni kayıtlardan evvel bir kalem sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasi telakkilerine olduğu kadar vatandaşların hukukuna ve memleketin, her türlü hususi telakkilerin üstünde olan, yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevi zorunluluğu, asıl bu mecburiyettir ki umumi düzeni temin edebilir Bununla beraber bu yolda yanılma ve kusur olsa bile; bu kusuru düzeltecek etken ve vasıta; basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir.... Cumhuriyet devrinin kendi anlayış ve ahlâkını taşıyan basınını yine ancak Cumhuriyetin kendisi yetiştirir. Bir taraftan geçmiş devir gazetelerinin ve adamlarının düzeltilmesi mümkün olmayanları ulusun gözünde belirlenirken, öte taraftan Cumhuriyet basınının temiz ve feyizli sahası genişleyip yükselmektedir. Büyük ve soylu ulusumuzun yeni çalışma ve uygarlık yaşamını kolaylaştırıp özendirecek işte ancak bu anlayıştaki basın olacaktır... Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır... Gazeteciler, kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdır ". ... Ülkenin bunca sorunu yanında, ODATV'de manşetten son derece önemli ve hayati bir haber yayınlanıyor  "CHP Üyesi Ümit Kocasakal Boykotu Deldi". Habere, onca resim arasından amaca uygun, "öfkeli" bir resmin eklenmesi de ihmal edilmiyor. Haber şöyle " CHP’nin boykot çağrısı geniş kesimlere yayıldı. CNN Türk’ün sosyal medya hesapları da boykot çağrısıyla birlikte erimeye başladı. Fakat bu boykot kararını ilk delen CHP’li isim Ümit Kocasakal oldu. Kocasakal, CNN Türk’te Başak Şengül’ün sunduğu Akıl Çemberi adlı tartışma programına katıldı.CHP içerisinde bir dönem genel başkan adaylığına kadar iddiasını dile getiren Kocasakal’ın programa çıkması dikkat çekti." İlginçtir ki haber, "hız rekoru" kırarak, henüz yayın devam ederken, 00:43'te, üstelik ekran görüntüsüyle birlikte yayına giriyor!  Boykot kararının, henüz açıklanmadan ilk defa bu sitede yayımlandığını da hatırlatalım. Haberde asıl şifre ve dikkat çekici olan "CHP içerisinde bir dönem genel başkan adaylığına kadar iddiasını dile getiren Kocasakal’ın programa çıkması dikkat çekti" cümlesi. Çevirisi ise açık: Hakkında gerekli işlemi yapın! Yani bu satırların yazarının kendisine karşı kurulan kumpasta ödünsüzce yanında yer aldığı, yazılar yazdığı bir yayın organı şahsımı açıkça hedef gösteriyor, gammazlıyor (ki Türk milletinin kültüründe gammazlama, ispiyon hiç hoş karşılanmaz), sosyal bir lince de adeta davetiye çıkarıyor. Zaten hazırda bekletilen sosyal medya "taburları" da harekete geçiyor! Soruyorum, "muhalif!" bir yayın organına bu tutum yakışıyor mu? Atatürk'ün ifade ettiği "temiz ve feyizli saha" bu mu? Keşke şahsımın bu hareket tarzına gösterilen yakın "ilgi", bazı siyasi kişilerin davranışlarına da gösterilse... Neyse umarım ki hiç olmazsa birilerinin olası siyasi geleceklerine de bir katkımız olur. BENİM DE TASVİP ETMEDİĞİMİ NAHOŞ OLAYLAR YAŞANDI Boykot kararına ve tavrıma, buna bağlı olarak "disiplin ihlali" iddialarına gelince; şu hususları kamuoyuyla paylaşmak isterim: 1)   Gerekçelerde haklılık payı bulunsa da, alınan boykot kararını doğru, tutarlı, Partinin ilkelerine uygun bulmuyorum. Tam da bu şekilde Partimizin "tuzağa" düşürüldüğünü, algı ve itibarının zedelendiğini düşünüyorum. Gerçekten de her durumda basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğünü savunan bir partinin bu tavrı, bu alandaki samimiyet ve tutarlılığının sorgulanmasına yol açacak, "yasakçı" lık olarak nitelenecek, her aşamada aleyhine kullanılacaktır. Örneğin iktidarın basın özgürlüğü ile ilgili olası bir düzenlemesi ve/veya uygulaması karşısında doğal olarak ileri sürülecek olan "ifade ve basın özgürlüğü" savları, bu durum gerekçe gösterilerek etkisiz kılınmaya çalışılacaktır. Oysa bu alanda alınabilecek farklı önlem ve tavırlar vardır. Pireye kızıp yorgan yakmak, dimyata pirince gidermen evdeki bulgurdan olmak ne denli doğrudur? 2)   Bu kararın alındığı 3 şubat 2020 tarihinden önce durum farklı mıydı? O halde bu karar niye bu tarihte alındı? Ya da anılan kanalın durumu böyle de, diğer medya organlarının farklı mı? İğneyi kendimize de batırmak gerekirse, herkes her kanala çıkabilmekte midir? ... Bu çerçevede uzun yıllardır ana akım medyaya çağrılmamış bir kişi olarak, benim de şaşkınlıkla karşıladığım şekilde (ki bunu da açıkça kanal yetkililerine de belirttim) çağrı üzerine 11.01.2020 tarihli Tarafsız Bölge programına katıldım ve görüşlerimi ifade ettim. Bilindiği üzere o programda benim de tasvip etmediğimi nahoş olaylar yaşandı. 03.02.2020 tarihinde ise bu kez aynı kanalda "Akıl çemberi" isimli programa davet edildim ve katıldım. Boykot kararı ise bu ikinci programdan, burada Partimizin yönetimi ile ilgili yaptığım bazı eleştirilerden (ki bu eleştirilerim yeni olmadığı gibi, saygı sınırları içerisinde dile getirilmiş, üstelik Partinin kurumsal kimliği ile mevcut yönetim anlayışı açık bir dille ayrılmış, kurumsal kimliğe yönelik her haksız tutum karşılığını bulmuştur) sonra alındı. Bu açıdan kararın zamanlaması dikkat çekici. Görüldüğü üzere birilerinin çarpıtmak istediği gibi ben ilk defa boykot kararından sonra yayına katılmış değilim. ... Parti disiplinine uymadığım" gerekçesiyle "ihraç edilmem" gerektiği söyleniyor, isteniyor, dileniyor. Doğruluğunu bilmiyorum ama bu yazıyı kaleme almaktayken kesin ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edildiğim, süreçle ilgili olarak "düğmeye basıldığı" yönünde haberlere rastladım. hatta şahsımın Partiden "ihraç edileceğini" (dikkat buyurun ihraç istemiyle disipline sevk edileceğini değil, ihraç edileceğini) "ilk duyuran olmak" ile övünen basın-yayın organları da var.Hayırlı, uğurlu olsun ! Bu gelişim ve hız, zaten benim "bir vesileyle ihraç edilmem için bir fırsat kollandığı", "kararın da buna yönelik olduğu" yönündeki görüş ve düşünceleri de teyideder mahiyette. Hatta benim bu şekilde "tuzağa düşürüldüğüm" veya "düştüğüm"; aranan "kozu" verdiğim, bu şekilde boykotun da bir süre sonra bitirileceği, ancak benim ihraç edilmiş olacağım yönünde de görüşler var. Görüşlere saygı duyarım. Ancak ben hayata, sevilen bir iskambil oyununda (King) olduğu gibi "koz" lar veya "ceza" larla bakan birisi hiç olmadım. Bu süreç benim dışımda bir durum, takdir de bana ait değil. Disiplin ihlali yaptığımı, disiplin ihlali yapan kişinin ben olduğumu düşünmüyorum. Aslında bu ihlali yapan o denli çok kişi var ki, umarım şahsıma gösterilen "hassasiyet", bunlara da gösterilir. Yukarıda belirttiğim gibi, en büyük disiplin ihlali Partinin ilkelerine ve programına uygun davranmamaktır. Bu yöntem ve uygulamanın; tam da kongre süreçlerinde yaşanan "tek aday" uygulamalarına bağlı olarak parti içi demokrasi sorgulanmaktayken Partimize ne kadar yarar getirebileceği veya zarar verebileceğinin takdirini de Cumhuriyet Halk Partisi tabanına ve kamuoyuna bırakıyorum. Her davranışın bir siyasi sonucu ve bedeli vardır ve bu herkes için geçerlidir. Ancak bu süreçte gösterilecek tavrın, tutumun; kimin gerçekten ifade özgürlüğünü, eleştiri hakkını, parti içi demokrasiyi benimseyip benimsemediği hususlarında tam bir test olacağını, tarihin yapraklarına önemli ve kalıcı notlar düşüleceğini düşünüyorum. Unutulmasın ki masallar da bir gün tükenir. Herkes inandığını, doğru bildiğini, kendisine yakışanı yapmakta özgürdür. Ancak şu hususu vurgulamak isterim: Ben 11.05.1966 tarihinden (doğumumdan) bu yana, Cumhuriyet Halk Partiliyim. Bu aidiyetin sebebi ve kaynağı ise, Cumhuriyet sevdası (1., yani gerçek Cumhuriyet) Atatürk ve Altı Ok'tur. Bu Partililik ve aidiyet, Parti Kütüğüne düşülen bir şerhle, rozetle izah edilebilecek ve sınırlanabilecek şekli bir üyelik ve aidiyet olmayıp; fikri, kalbi ve genetiktir. Dolayısıyla benim bu üyelik ve aidiyetimi sonlandıracak kudret ve yetki de kimsede mevcut değildir. Şairin de dediği gibi "bazen giden değil kalandır terk eden". Zaten ülkenin veya Partimizin ihtiyacı olan bir garip Ümit Kocasakal değil, kurucu değerlerine, Altı Ok'ta ifadesini bulan ilkelerine, tepeden tırnağa Atatürk çizgisine sahip çıkan bir Cumhuriyet Halk Partisidir. Kişilerden bağımsız olarak elbet bir gün Partimiz, gerçek çizgisine, özüne, köklerine geri dönecektir. Bu olduktan sonra Ümit Kocasakal olsa da olur, olmasa da. Fikri mücadele, her yerde, her zeminde yapılabilecek bir mücadeledir. Her son aynı zamanda bir başlangıç, bazı başlangıçlar da çoğu kez bir sondur. Gerçekler ve ilkeler ise, önünde sonunda kazanır ve hedefine ulaşır. Kurtuluş kuruluştadır, Atatürk'tedir. Saygı ve sevgilerimle. Yazının tamamını okumak için tıklayınız
twitter takip