Sözcü Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz bu sabah Halk TV'de yayınlanan 'Medya Mahallesi' programında Ayşenur Arslan'ın konuğu oldu.
Sözcü Gazetesi davasına değinen Yılmaz, İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği hapis cezalarını yorumladı ve eski gazete manşetlerini göstererek SÖZCÜ'nün FETÖ ile yıllardır mücadele ettiğini söyledi.
43 yıllık gazetecilik hayatında ilk kez böyle bir davayla karşılaştığını belirten Metin Yılmaz, "SÖZCÜ davası karar duruşması 2019 Aralık ayında görüldü. Ben de 3 yıl 4 ay hapis cezası aldım. Dava istinafa oradan da Yargıtay’a gidecek. Bakın, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün yayınladığı yargı reformu olmasaydı bizi hapse atacaklardı. Ben bir gazeteci olarak bu reformu destekliyorum" dedi. Yılmaz programda SÖZCÜ’nün kurulduğu günden beri FETÖ tehlikesine dikkat çektiğini ifade ederek attığı manşetlerden örnekler gösterdi. Yılmaz, programda şu tespitlerde bulundu; * Biz Gülen cemaatinin gerçek yüzünü o zaman gördük. Bakın 8 Nisan 2008’de “Şeriatçı Gülen” demişiz. * 15 Nisan 2008’de “Amerika’da ahkam kesme ülkeye dön”, 23 Mart 2008’de “Fethullah düğmeye bastı”, 10 Aralık 2010 da “Apo-Feto ittifakı” diyoruz. * Bakın kimse buna cesaret edemezdi. Onlar ‘muhterem hocaefendi’ diyorlardı. Kol kola idiler. * 21 Ağustos 2010’da “Emniyet’in içini cemaatçiler sardı” demişiz. Bakın o dönem el ele bu ülkenin aydınlarını hapse atıyorlardı. * 1 Mart 2012’de “Fethullah 28 Şubatçı mı?” diyoruz. Bakın tarihlere… Daha 17-25 Aralık’tan sonra 16 Nisan 2016’da Fethullahçı 40 askeri tespit edip ordudan atılan subayı haberleştirdik. Darbeden üç ay önce uyardım. İki ay önce de “TSK’nın komuta komitesinde FETÖ’cü paşalar” manşeti attık. Ama “Siz Zaman ile aynı manşeti attınız diye” suçlamalar var iddianamede! 17/25 ARALIK HABERLERİ * O dönem ayakkabı kutularından çıkan parayı herkes haber yaptı. Biz de yaptık ve sonrasında o yandaşlar üzerimize gelmeye başladı. * Fehmi Koru, SÖZCÜ patronunu suçlayan bir yazı kaleme aldı. Mahreçli bir yazı yazmış, ismi yok… (O dönem) SÖZCÜ’nün tirajları yükselmeye başladı, devamlı çıkıyor. * SÖZCÜ çıktığı ilk günden itibaren halkına, askerine sahip çıktı. Biz hep uyardık. Doğruları yazdık. İktidar şimdi bizim yazdıklarımızı yazıyor. 17/25’ten sonra bize saldırılar başladı. 15 TEMMUZ SÜRECİ * Gelelim 15 Temmuz’a… 15 Temmuz’dan önce bir çatı iddianame hazırlandı. FETÖ’nün yayın organları diye SÖZCÜ’yü koymuşlar… Ama delil yok. ‘Belki ilerde çıkar’ demişler, bizi bu iddianameye koymuşlar. Önce suçlama… Delil olmadan bizi suçladılar. Anladık ki kumpas başlıyor… * Ve bakın darbe oluyor… Bizim Gökmen Ulu haber yapıyor. Cumhurbaşkanı bir haftadır kayıp, ortada yok. Her gazeteci bunu merak eder. Doğan Haber Ajansı “Cumhurbaşkanı Ege’de tatil yapıyor” diye araştırıyor. Gökmen de vatandaşlara dayandırıp, “Cumhurbaşkanı burada tatil yapıyor” diye haberi yazıp geçiyor. Darbeden iki gün önce haber geliyor. Haber bekletiliyor, ama resim yok diye bekletiliyor. Cuma günü saat 15.00-16.00 gibi internete konuluyor. Darbe girişimi günü… * Ertesi gün diğer gazeteler saldırıya geçiyor. “Yakalayın Sözcü muhabiri kaçmasın. Erdoğan’ın yerini darbecilere bildirdi kaçmasın, soruşturma açılsın” diyorlar. 7-8 ay geçti 19 Mayıs’ta bize operasyon yaptılar. BURAK AKBAY ZATEN YURT DIŞINDAYDI * Gökmen o gün kimlerle konuştu, gazeteden kimi aradı, bunların hiçbirini savcı incelememiş. Dokuz ay sonra bu bahaneyle inceleme olmadan bize, Gökmen’e operasyon yapılıyor. Mayıs 2017’de SÖZCÜ’ye operasyon yapılıyor. * Burak Akbay zaten o sırada yurt dışındaydı. Burak Akbay buradan ayrıldıktan sonra operasyon yapıldı. Sırf onu kaçak durumuna düşürmek için… * Aleyhimize de altı tane tanık buluyorlar. Hakim diyor ki “Sözcü ve Burak Akbay FETÖ’cü mü?” Tanıkların hepsi “Hayır, değil” diyorlar. O altı tanık lehimize ifade veriyor. * Hakimler ve savcılar değişti ve bizim hakkımızda ikinci iddianame hazırlandı. Yeni iddianameye köşe yazarlarımızı da dahil ettiler. ATATÜRK DÜŞMANI BİLİRKİŞİ * Bizi de o işin torbasına koydular. Dedik “Suçlama nedir?” Bir bilirkişi buldular ama kim olduğu belli değil. AKP’ye yakın, Atatürk düşmanı birisi. Çocukları FETÖ okullarında okuyan bir adam bu. * İstanbul’da yerel bir gazetede çalışmış bir kişi. Dedik biz de bilirkişi istiyoruz ve bunu reddettiler. Bu kişi Zaman gazetesi abonesi ve bu kişiye dayanarak ifadelerimizi aldı savcı. ALEYHİMİZE BİR TANE BİLE DELİL YOK * Aleyhimizde delil yok. Bizim HTS kayıtlarımız incelenmiş, bir şey yok. Derneklere üye değiliz. Hiçbir şey yok. Burak Akbay’ın MASAK, HTS, emniyet kayıtları, vergi kağıtları hepsi temiz… Suçu ise ‘silahlı terör örgütü yönetmek.’ * Adam sadece gazetenin sahibi ve yurt dışında. Hakkında kırmızı bülten çıkartmaya çalışıyorlar şimdi. Akbay’ın onlara sempatisi bile yok. NEDEN SANSÜR UYGULAYAYIM? * Emin Çölaşan ve Necati Doğru yazılarından dolayı torbaya atıldı. Bize ve Mustafa Çetin‘e (sozcu.com.tr Genel Yayın Yönetmeni) de “Neden yazarlarınıza müdahale etmediniz? Sansür uygulamadınız?” suçlaması yöneltildi. Ben neden gazetecilere sansür uygulayayım? “BİZ HABER YAYINLADIK” * Bizim ceza aldığımız manşetlerden biri “Yuh artık savaş sırlarımızı bile dinlemişler” manşeti. Bakın aynı gün çıkan Posta o haberi “Rezaletin zirvesi” diye vermiş. Hürriyet “Devletin gizli sırları sızdırıldı” demiş. Yurt “Savaş komplosu” demiş. O gün her gazete bu manşetle çıktı. Bunlar haberdir biz de bunu yayınladık. AYNI MAHKEMEDEN İKİ FARKLI KARAR ÇIKTI * “Şunun, bunun değil ben cumhuriyetin savcısıyım” manşetimizle de suçlandık. Bu savcı, Binali Yıldırım’ın dünürüne soruşturma açtı ve Saygı Öztürk de gidip bu kişiyle röportaj yaptı. Öztürk’e soruşturma açıldı ve takipsizlik verildi. Aynı mahkeme ise bize aynı haberden dolayı dava açtı ve bu haberi alıp benim ceza dosyama koydu. Aynı mahkemeden iki farklı karar çıktı. * Biz Zaman gazetesi ile aynı mizanpajı yapmadık . ‘Zaman ile aynı manşeti atmışsınız’ diye bizlere ceza veriliyor. Bakın kendileri kol kola giderken attıkları manşetleri göstermek istiyorum. Bakın Sabah, Yen, Şafak, Star… “Demokratik taleplere canımız feda” başlığını atmış. Aynı başlık aynı ifade mizanpaj böyle benzer… Bakın bunlar FETÖ ile mücadeleyi sulandırır ve işini yapan hakim ve savcılara da saygısızlıktır. * Delillerle değil kanaatle ceza veriliyor. Bakın bizim dosyamızda bir tane bile delil yok. Desinler ki: Şununla görüşmüş şununla pastaneye gitmiş… * Yok! İnanın hiçbir şey yok böyle bir suçlama olabilir mi? Böyle yapmakla Türk adalet sistemini de sarsıyorsunuz. ERDOĞAN’LA GÖRÜŞME *Metin Yılmaz, Erdoğan ile görüşmesinden de bahsederken, “Bakın ben o gün Cumhurbaşkanı’na da dedim. ‘Biz her zaman ordumuzun askerimizin yanındayız dedim’ cevabını verdi. * Metin Yılmaz, Ayşenur Arslan’ın “17 Ekim’de 12 yıl sonra ilk kez Cumhurbaşkanı Erdoğan’la el sıkıştınız ve 29 Ekim’de de Saray’daki resepsiyona gittiniz ama Aralık’ta ceza aldınız bunun mantığı nedir?” sorusuna şu yanıtı verdi: Bakın ben o gün Cumhurbaşkanı’na da dedim. “Biz her zaman ordumuzun, askerimizin yanındayız” dedim. Yılmaz, açıklamalarına şöyle devam etti: BOŞ GAZETE ÇIKARDIK, 400 BİN ADET SATTIK * Bilirkişiye izin vermiyorlar, lehimize tanık vermiyorlar. Bu cezayı açıkçası bekliyorduk. Kamuoyundan daha da destek gördük biz. Boş gazete çıkardık 400 bin sattık. Kimse bizim FETÖ’cü olduğumuza inanmıyor. Sözcü Atatürkçü bir gazetedir. * Burak Akbay’la ilgili kırmızı bülten isteniyor. Adalet Bakanı ‘delil yok’ diyerek kararı geri yolluyor. Mahkeme üç kez bu kararı reddediyor. Bu tavırlarla Türkiye’yi lekeliyorsunuz. 12 MİLYON LİRA CEZA GÖNDERDİLER * Ekrem Dumanlı ve Fethullah Gülen’in fotoğrafına montaj yaparak algı yürütüyorlar. Oradaki kişi Ekrem Dumanlı ancak montajla Burak Akbay gibi gösterilmiş. Mahkeme bu yalan montajlı görsele basın özgürlüğü diyor. Bakın, bize 17-25 Aralık’ta vergi müfettişleri 12 milyon lira ceza gönderdi. Sürekli üzerimize geliyorlar. * Bizi yok etmeye çalışıyorlar. Bakın biz ilk gazeteyi çıkardığımızda 2007’de bir makinemiz ve 57 bin tirajımız vardı… Biz zaman içinde sansüre uğrayan yazarları da yanımıza aldık. Burak Akbay insana ve gazeteye yatırım yaptı. Bize diyorlar ki “Bu gazete FETÖ parası ile kuruldu.” Bunlar tamamen gerçek dışı.