Deniz Zeyrek 'Kızılay' yazısıyla sosyal medyanın gündeminde! O para kimin kasasından çıkmış oldu?

Deniz+Zeyrek+%E2%80%99K%C4%B1z%C4%B1lay%E2%80%99+yaz%C4%B1s%C4%B1yla+sosyal+medyan%C4%B1n+g%C3%BCndeminde%21;+O+para+kimin+kasas%C4%B1ndan+%C3%A7%C4%B1km%C4%B1%C5%9F+oldu?
ABONE OL
Sözcü Gazetesi yazarı Deniz Zeyrek Başkentgaz'ın Kızılat üzerinden Ensar Vakfı'na yaptığı 8 milyonluk bağışı bugünkü köşesine taşıdı. Deniz Zeyrek yazısında; geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan ve gündemde oldukça geniş yer bularak tepki çeken olayla ilgili vergi kaçırmak ve vergiden kaçınmak detaylarına değindi. Başkentgaz'ın Kızılay'a yapılan bağışlardan vergi alınmadığı için parayı Kızılay üzerinden Ensar Vakfı'na aktarmasıyla ilgisi söylentilere Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık "Vergi kaçırmak başkadır, vergiden kaçınmak başkadır" demişti. Deniz Zeyrek de bugünkü yazısında; "Başkentgaz, o parayı Ensar'a doğrudan verse, para kendi kasasından çıkacaktı. Kızılay üzerinden verince, kasasından çıkıp vergi dairesine gitmesi gereken parayı vermiş oldu. Yani Ensar'a giden o para, Başkentgaz'ın kasasından değil, Ankara Vergi Dairesi'nin kasasından çıkmış oldu" diyerek olayın detaylarını anlattı. Zeyrek bu yazısıyla sosyal medyada da gündem olurken, sosyal medya kullanıcıları da "Deniz Zeyrek ne kadar güzel izah etti: Eğer Kızalay'a yaptığın bağış halk için kullanılırsa vergiden kaçınmış olursun, yok Kızılay'ı aracı olarak kullanır da parayı başka birine aktarırsan vergi kaçırmış olursun" gibi yorumlarla ünlü gazeteciyi yazısından bölümleri paylaştı. Deniz Zeyrek'in yazısı şu şekilde: “Vakıf”, kişilerin kendi arzusu doğrultusunda bağışladıkları para ve mülklerle, imkanı olmayanlara (hatta hayvanlara, bitkilere) bir hizmet sunmak ve bu hizmeti gelecekte de kesintisiz sürdürmek için kurulan kuruluşlara deniyor. Daha anlaşılır bir söylemle vakıf, varlıklı kişilerin, varlıklarının bir bölümünü dayanışma amacıyla yoksullarla, muhtaçlarla paylaşması için kurulur. Fark etmişsinizdir ama ben yine de tanımdaki esas önemli sözcüğün altını çizmek istiyorum: “Kişilerin.” “Devletin” ya da “kamunun” değil, “kişilerin”. Bunun anlamı şu: Devlet, yurt yapılması gerekirse doğrudan yapar. Devlet, imarethane açması gerekirse doğrudan açar. Devlet, sokak hayvanlarını, kuşları beslemek isterse doğrudan besler. Devlet, camileri, kamu binalarını onarmak isterse doğrudan onarır. Yani, devletin imkanı olmayanlara, hayvanlara, bitkilere, binalara hizmet sunması için hiçbir aracıya ihtiyacı yok. Ne yazık ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin kaynaklarını bazı vakıflara aktarması meselesinde olduğu gibi Kızılay meselesinde de gördük ki AK Parti iktidarında “vakıf” kavramının anlamı değiştirilmiş. Artık isimlerine aşina olduğumuz, iktidara yakın bazı vakıflarda kurucuların servetleri ihtiyaç sahipleriyle paylaşılmıyor, tersine kamu kaynakları denetimsiz bir şekilde vakıf kurucularına tahsis ediliyor. Kızılay işine bir bakın: Başkent Doğalgaz (özel sektör şirketi), Ensar Vakfı'na bağışta bulunmuş ama bunu doğrudan yapmamış. Parayı Kızılay üzerinden Ensar'a transfer etmiş. Neden mi? Çünkü Kızılay'a yapılan bağış, bağışçının devlete ödemesi gereken vergiden düşüyor. Başkentgaz, o parayı Ensar'a doğrudan verse, para kendi kasasından çıkacaktı. Kızılay üzerinden verince, kasasından çıkıp vergi dairesine gitmesi gereken parayı vermiş oldu. Yani Ensar'a giden o para, Başkentgaz'ın kasasından değil, Ankara Vergi Dairesi'nin kasasından çıkmış oldu. Ne oldu o para? New York'un gözde mahallesi Manhattan'da Türken Vakfı tarafından inşaata dönüştürüldü. Ensar ya da Türken kurucularının/bağışçılarının değil, Başkentgaz'ın değil, devletin parası Manhattan'da lüks bir binaya “vakfedilmiş” oldu. Para Başkentgaz'dan (özel sektörden) çıksa, (Manhattan'da kurulan binanın sadece Ensar'ın ya da Türken'in ideolojik çemberinde bulunan insanlara hizmet vermesi dahi) sıradan bir durum olabilirdi. Ancak para kamu kaynaklarından çıktığında durum değişiyor. Her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına hesap sorma hakkı doğuyor. YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
twitter takip