Ekrem İmamoğlu- İsmail Küçükkaya görüşmesi köşe yazarlarının gündeminde: 'Hem yıldırım çarptı diyorsunuz hem de hakkımız yendi'

Ekrem+%C4%B0mamo%C4%9Flu-+%C4%B0smail+K%C3%BC%C3%A7%C3%BCkkaya+g%C3%B6r%C3%BC%C5%9Fmesi+k%C3%B6%C5%9Fe+yazarlar%C4%B1n%C4%B1n+g%C3%BCndeminde:+%E2%80%99Hem+y%C4%B1ld%C4%B1r%C4%B1m+%C3%A7arpt%C4%B1+diyorsunuz+hem+de+hakk%C4%B1m%C4%B1z+yendi%E2%80%99
ABONE OL
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayları Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım'ın bir araya geldiği açık oturumdan önce İmamoğlu ve moderatör İsmail Küçükkaya'nın bir araya gelmesi dünden bu yana gündemden düşmüyor. İsmail Küçükkaya konuyla ilgili yaptığı açıklamada İmamoğlu ile 2-3 dakika görüştüğünü ve programın formatı hakkında bilgi verdiğini görüştüklerinde soruları da hazırlamamış olduğunu, Binali Yıldırım'ın danışmanına verdiği bilgileri İmamoğlu'na verdiğini ifade etti. Hükumete yakın medyada ikilinin görüşmesiyle ilgili 'Soruları verdi. Programla ilgili prova yaptılar' iddia ve yorumları yapılırken köşe yazarları da bu konuyu bugünkü köşelerine taşıdı. Karar Gazetesi yazarı Akif Beki hükumet destekçisi medyanın hem Binali Yıldırım'ın bu tartışmadan galip çıktığını söyleyip hem de moderatörün taraf tuttuğunu söylemelerinin çelişki yarattığını ve "Yıldırım taraftarları, 'hangisi tutarsa' mantığıyla şanslarını deniyor. Kendi iddialarını sakatladıklarını, bir dediklerini öbürüyle çürüttüklerini, ikili dilin kafa bulandırmaktan başka bir halta yaramayacağını da göremiyorlar" dedi. Programda sorulan soruların sorulması tahmin edilemeyecek sorular olmadığını belirten Akif Beki şunları yazdı:

Bir dakika yahu; maçtan fazlasıyla memnun ayrılan tarafın yapacağı şey midir 'hakem yanlıydı' demek!

İmamoğlu-Yıldırım karşılaşmasından hem galip çıktığınızı söyleyeceksiniz. "Yıldırım çarptı"  başlıkları atacaksınız. Hem de hakkınızın yendiğinden, moderatörün taraf tuttuğundan, rakip adayı kayırdığından dem vuracaksınız...

Yok mu bir propaganda karmaşasası, seçmen hangisine inansın?

Yıldırım taraftarları, 'hangisi tutarsa' mantığıyla şanslarını deniyor. Kendi iddialarını sakatladıklarını, bir dediklerini öbürüyle çürüttüklerini, ikili dilin kafa bulandırmaktan başka bir halta yaramayacağını da göremiyorlar.

Yıldırım ezdi geçti, net bir zafer kazandıysa daha ne; başarınızın üstünde durmak varken Küçükkaya'dan şikayet ederek, şike şaibe yaygarası basarak gölge düşürmek niye?

Önceden akla gelmeyecek kazık soru mu çıktı bahtlarına, hayır...

Hepsi öngörülebilir, hepsi baştan kestirilebilecek, hatta ilk anda akla gelecek sorulardı.

Küçükkaya'nın İmamoğlu'yla gizlice ders çalışıp paslaştıkları iddiasını pompalıyor gazete ve TV'ler.

İmamoğlu'nun soruları bildiği için iyi hazırlandığını ve bu yüzden çuvallamadığını tersinden kabul etmiş olmuyorlar mı?

Çalışmadığı yerden soru çıkmış da terse yatırılmış, altından kalkmakta zorlanmış gibi göstererek, Yıldırım'ın tartışmaya iyi hazırlanmadığı izlenimi de vermiyorlar mı?

AKİF BEKİ'NİN YAZISININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ Moderatör olması için İsmail Küçükkaya'dan önce teklif götürülen ancak bu teklifi kabul etmeyen Uğur Dündar ise Sözcü gazetesindeki köşesinde bir moderatörün programdan önce taraflarla program hakkında görüşmesinin doğal olduğunu kendisinin de 2002 yılında yapılan Recep Tayyip Erdoğan- Deniz Baykal görüşmesinden önce "iki tarafın kurmaylarıyla ayrı ayrı buluşup görüştüm" dedi. Programın herkesin gözü önünde şeffaflık içinde gerçekleştiğini belirten Uğur Dündar da şunları yazdı: .. İsmail Küçükkaya'nın tam bir tarafsızlıkla yönettiği “Tarihi Buluşma” dan sonra genel kanı, Ekrem İmamoğlu'nun önde başladığı tartışmadan yine önde ayrıldığı, sönük geçen oturumun her iki adayın konsolide ettikleri seçmenleri etkilemeyeceği şeklinde oluştu. Ama sonra yandaş gazete ve televizyonlarla, sosyal medyada, açık ara galibin Binali Yıldırım olduğuna yönelik yoğun propaganda bombardımanı ve ters algı operasyonu başlatıldı. Bu da yetmedi, moderatör İsmail Küçükkaya'nın taraf tuttuğu, yayından önce Ekrem İmamoğlu ile buluşarak ona soruları verdiği iddia edildi. Yani Binali Yıldırım'a kumpas kurulduğu öne sürüldü. Böylece Binali Yıldırım'ın kumpası bozup, muhteşem bir başarı elde ettiği algısı yayılmaya çalışıldığı gibi, Küçükkaya linç hedefi haline getirildi. Bu satırları yazarken linç, tüm şiddetiyle devam ediyordu. ??? Hemen belirteyim tarihi önemdeki bir yayından önce, moderatörün taraflarla görüşüp, programın prensiplerini konuşmasından daha doğal bir davranış olamaz. Bir örnek vereyim: 2002'deki Tayyip Erdoğan-Deniz Baykal tartışmasına hazırlanırken iki tarafın kurmaylarıyla ayrı ayrı buluşup görüştüm. Erdoğan'ı kurmayı Ömer Çelik, Baykal'ı da Bülent Tanla temsil ediyordu. Çelik ile 2 kez buluştuktan sonra “Sizin dürüstlüğünüze güveniyoruz. Bir daha görüşmeye gerek görmüyorum” dedi. Tanla ile de 4 kez bir araya geldik. Yani 2 fazla buluşma oldu. Tabii Çelik'in bilgisi dahilinde. Hatta hiç unutmuyorum bunların birine Deniz Baykal da katılmıştı. “Büyük Buluşma”dan sonra kamuoyundaki kanı, Tayyip Erdoğan'ın düelloyu kazanan taraf olduğuydu. ??? Hatırlarsınız İmamoğlu-Yıldırım arasındaki açık oturumdan önce de İsmail Küçükkaya'nın Binali Yıldırım'ı tutacağı yönünde iddialar ortaya atılmış ve yine korkunç bir linç yapılmıştı. Spekülasyonlar havada uçuşurken program, herkesin gözü önünde ve şeffaflık içinde gerçekleşti. Bitiminde iki aday da tarafsız yönetimi nedeniyle moderatöre teşekkür etti. Ama sonra yandaşlar onun kumpas kurduğunu öne sürerek lince başladılar!..
Vicdanlara veda etmenin toplumu getirdiği yere bakar mısınız? Tarafsız davranmak yetmiyor, moderatör ağzıyla kuş tutsa bile linçten kurtulamıyor!..
Habertürk Gazetesi yazarı Sevilay Yılman da, İsmail Küçükkaya'nın programdan önce Ekrem İmamoğlu görüşmesinin yanlış bir karar olduğunu ve Küçükkaya'nın taraflarla telefonla bile konuşmaması gerektiğini ifade etti.
Sevilay Yılman yazısında Ekrem İmamoğlu'nun soruları biliyor olsaydı programda şov yapacağı ve daha üstün çıkacağını ancak böyle bir durumunda olmadığını belirtti.
Yılman'ın Küçükkaya'nın moderatörlüğü kesinleşmeden önce planladıkları buluşmaya bile gelmemişken İmamoğlu ile görüşmesinin toplumda yanlış anlaşılacağını tahmin etmesi gerekirdi dediği yazısı şu şekilde:
...
Asıl demek istediğim konuya geleyim. Bir kere şunu peşin peşin söyleyeyim… İsmail’in yayın öncesi Mahir Ünal ya da Engin Altay istemiş dahi olsa… Bırakın adaylarla yüz yüze… Telefonda dahi görüşme yapmayı kesinlikle kabul etmemesi lazımdı bu BİRRR! İKİ… Onlar siyasetçi bilmez. Anlamazlar ama yayıncılık, gazetecilik açısından bu tür bir görüşmenin etik olmayacağını, bu görüşmelerin kamuoyunda duyulması durumunda yanlış anlaşılmalara yol açacağını söyleyip kesinlikle Ünal ve Altay’a bu konuda ret vermeliydi. ÜÇ… Eğer onların arzusu doğrultusunda İmamoğlu ile yüz yüze görüşme yaptı ise en azından eşitliğin sağlanması bakımından kesinlikle ne yapıp edip Binali Yıldırım ile de yüz yüze görüşmeliydi. DÖRT… Sertbaş diyor ki; “O bize görüştüm diye haber vermedi… Bize görüştüğü bilgisi gelince ben aradım ve serzenişlerimi ilettim!” diyor… Tanırım ben Ömer Bey’i. Ve bu aktardığının da yüzde yüz doğru olduğundan zerre-i miskal şüphem olmaz. Belki Mahir Ünal ve Engin Altay’ın bu görüşmeleri yapması yönünde yaptıkları talepten haberi yoktur Sertbaş’ın ama olayın seyrinin onun anlattığı gibi olduğu kanaatindeyim. Sertbaş ve İsmail arasında bir iletişim kazası mı var yoksa başka bir şey mi bilmiyorum ama ne olursa olsun... İsmail’in İmamoğlu ile görüşmesine dair yapılan yorumlara ve ortaya atılan tezlere katılmıyorum. Neden? Ee çünkü İsmail’in sırf bu tür spekülasyonlara meydan vermemek adına yayın öncesi tüm özel ve iş görüşmelerini iptal ettiğini biliyorum. Mesela onlardan biri Fenerbahçe’nin efsanevi Başkanı Aziz Yıldırım ve benim de olduğum bir gruplaydı. Ancak belirteyim randevumuz İsmail’in programın moderatörü olarak belirlenmesinden birkaç gün önce konuşulmuştu...  O, Aziz Başkan, ben ve birkaç dostla yayından önceki Perşembe akşamı yemekli buluşma için sözleşmiştik. Hatta mekanı da söyleyeyim… Sultanahmet’teki And Otel’in Ayasofya manzaralı terasında oturacaktık. Rezervasyon dahi yapılmıştı. Ancak buluşmanın olduğu gün yani Perşembe günü... Sabah erkenden İsmail aradı ve aynen şöyle dedi; “Sevilay… Samimiyetle söylüyorum… Pazar gününe kadar olan tüm görüşmelerimi iptal ettim. Bizim milleti biliyorsun. Görürler bizleri bir arada. Hiç olmayacak dedikodular üretirler ve hem ben hem başkan hem sen zor duruma düşeriz. Lütfen Aziz Başkan’dan benim adıma özür dile. Biz bu buluşmayı yayından sonra yapalım…Kafamız rahat, keyfimiz yerinde olsun!” Gerekçesi o kadar haklıydı ki tabii… Hiç itiraz etmedim ve mesajını Aziz Başkan’a da aynen bu biçimde ilettim. O da onay verdi bu duruma ve; “Ee haklı adam! Doğru bir karar! Gereksiz laf söz olmasına olanak vermemek lazım!” dedi. Özetle yani değerli okurlarım… Onun moderatör sorumluluğu almadan çok önce planladığımız bir yemek, buluşma olmasına rağmen sırf İsmail’in tarafsızlığına, objektifliğine halel gelmesin diyerek ortak kararla o yemek programımızı iptal ettik. O nedenle şoka girdim İsmail’in Taksim’in göbeğindeki bir otele gidip İmamoğlu ve ekibiyle görüşme yapmış olmasına. Basireti mi bağlandı… Yoksa İmamoğlu ile yüz yüze görüşme için araya birileri girdi de fazlasıyla ısrarcı mı oldular ve o da onları kıramadı mı bilmiyorum. Ama her ne olduysa oldu İsmail açısından yanlış oldu. Ben kesinlikle bazılarının iddia ettiği gibi program öncesi soruları verip, İmamoğlu’yla prova yapmak amacıyla bu görüşmeyi gerçekleştirdiğine inanmıyorum. Böyle bir niyeti olsa idi bunu kalkıp da İstanbul’un en işlek meydanı olan Taksim’deki en bilinen otellerden birinde  yapmazdı. Kaldı ki o prova yapılmış olsaydı eğer... Yani İmamoğlu’na; “Haberiniz olsun... Sizi şuradan buradan sıkıştıracağım!” demiş olsaydı… İmamoğlu Ordu VIP'de Vali'yle ilgili ettiği ayan beyan ortada o fena söze dair; “Hayır ben öyle bir söz söylemedim! Zaten bu İstanbul’un konusu da değil” deyip kem küm etmezdi. Daha açık yazayım… Eğer İsmail soracağı soruları vermiş olsaydı İmamoğlu’na! İmamoğlu’nun şov yapmış olması lazımdı o programda! Peki biz böyle bir şov mu izledik? Tabii ki hayır! Hayır... İşin komik yanı... Eğer Ekrem Bey İsmail’den soruları aldı ise önceden... O zaman vah haline! Çünkü dün de yazdım ya! Beklenen performansı sergileyemedi İmamoğlu ve hatta genel halinin altında bir profil çizdi. Sözün özü… Bence deyim yerindeyse tongaya düşmüş İsmail ama kim ya da kimler onun bu tongaya düşmesine sebep oldu işte onu bilmiyorum. Bilmemiz için bunu İsmail’in tek tek, tane tane anlatması ve gazetecilik kariyeri açısından pek hoş olmayan bu durumu kamuoyuna açıklıkla izah etmesi lazım! SEVİLAY YILMAN'IN YAZISININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!
twitter takip