Kemal Kılıçdaroğlu 19 Mayıs'ın 100. yılını Cumhuriyet Gazetesi'ne yazdı!

Kemal+K%C4%B1l%C4%B1%C3%A7daro%C4%9Flu+19+May%C4%B1s%E2%80%99%C4%B1n+100.+y%C4%B1l%C4%B1n%C4%B1+Cumhuriyet+Gazetesi%E2%80%99ne+yazd%C4%B1%21;
ABONE OL
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da Samsun'a adım atarak milli mücadeleyi başlatmasını 100. yıl dönümü nedeniyle Cumhuriyet Gazetesi için bir köşe yazısı kaleme aldı. Kemal Kılıçdaroğlu'nun yazısı şu şekilde: 19 Mayıs 1919, işgalin pençesine düşürülmüş bir halkın, kendi özgür iradesiyle Anadolu’da ve Rumeli’de Kurtuluş Savaşı’nı ve Cumhuriyetin kuruluş felsefesini örgütlemeye başladığı gündür. İşgal güçlerinin Türk milletini vatansız, meclissiz ve hürriyetsiz bırakma isteğine karşı, milli iradenin şahlanışa başladığı gündür. Ancak, 19 Mayıs 1919 sadece bir tercih değil, aynı zamanda bir zorunluluktur. Çünkü işgal kuvvetleri, ağır şartlar içeren ateşkes antlaşmasına uyma gereği dahi duymadan milletimizin haklarını gasp etmiştir. Ordumuzu dağıtmış, silahlarına ve cephanelerine el koymuştur. Ülkemizi savaşa sokarak felaketin içine düşürenler yurtdışına kaçmış; saltanat ve iktidar çevreleri ise şahsi çıkarlar ve amaçlar doğrultusunda işgalci güçlerle işbirliği içine girmiştir. Yurdumuz işgalcilerce parçalara ayrılmış, milletimizin onuru incitilmiştir. Halkımız uzun yıllar süren savaşların ardından bitkin, yılgın ve moralsiz bırakılmıştır. Vahim tablo Ulu Önder Atatürk’ün, Nutuk’ta tüm ayrıntıları ile tasvir ettiği bu vahim tablo karşısında, yurdun farklı bölgelerinde ortaya çıkan dağınık direniş hareketleri ise milletimizin karşı karşıya bulunduğu felaketi tam manasıyla kavramaktan uzak ve hedef birliğinden yoksundur. Mustafa Kemal, çoktan yıkılmış bir imparatorluğu kurtarmaya çalışmanın çare olmadığını ilk andan itibaren kavramıştır. Diğer tarafta ise ne imparatorluğun yıkıntılarına tutunmaya çalışan hareketlerin ne de emperyalist güçler sayesinde ayakta kalmaya çalışanların, içinde bulundukları koşulları kavrama olanağı yoktur. Aynı şekilde ülkeyi bir emperyalist gücün himayesine sokarak bir arada tutmak isteyenlerin ise milletimizin karakteri itibarıyla asla esareti kabul etmeyeceğini anlama konusunda güçlük içinde oldukları görülmüştür. Türk Milleti’nin modern bir devlet kuracak zihniyete, kaynağa, kurumsal birikime sahip olmadığını düşünen ve çareyi dışarıda arayanlara karşı, Atatürk ve silah arkadaşları milletimizin olgunluğuna, vatan sevgisine ve mücadele azmine güvenmiştir. Ulu Önder Atatürk, bu yüzden bu vahim şartlar altında dahi tek çarenin ve tek doğru hedefin “Ulusal egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak” olduğuna inanmıştır. Atatürk’ün Samsun’da attığı ilk adımın nihai hedefi, çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmayı amaçlayan bir Türkiye Cumhuriyeti’dir. Samsun’da yanan ateş Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde 100 yıl önce bugün, Samsun’da yanan ateş, milletimize yeniden umut olmuş ve tüm dünyaya esareti hiçbir koşulda kabul etmeyeceğimizi göstermiştir. 19 Mayıs 1919’da başlayan mücadele ile milletimizin tüm imkânları fedakârca seferber edilmiş, vatan işgalden kurtarılmıştır. Ancak düşman askerinin vatan toprağından kovulması tam bağımsızlık için yeterli değildir. Milletimizin, onurlu ve bağımsız bir yaşam sürebilmesi için saltanat dâhil olmak üzere, ulusun üzerinde hiçbir himayenin kabul edilmemesi gerekir. 19 Mayıs 1919, bu nedenle bir yandan kurtuluşun, diğer yandan da kuruluşun, tarihimizdeki en önemli mihenk taşıdır. Atatürk, bir yandan ulusal egemenlik ve ulusal bağımsızlık için gerekli mücadeleyi yürütürken, diğer yandan Anadolu Aydınlanması için gerekli ilkeleri, kurumları ve kongreleri de örgütlemiştir. Çünkü özgür bir ulusa giden yol, ancak özgür yurttaşların ortak iradesiyle mümkün olabilecektir. Bu anlayışın kaçınılmaz bir sonucu olarak, Kurtuluş Savaşı’mızda Türkiye Büyük Millet Meclisi, milli iradenin ve ulusal egemenliğin yegâne temsilcisi konumuna gelmiştir. Yazının devamını okumak için TIKLAYINIZ
twitter takip