Canan Kaya

Cumhurbaşkanı'na o çiçeği hangi gazeteciler, ne için verdi?

ABONE OL

Dün önce sosyal medyada, sonra da haber sitelerinde yer alan bir görüntü, beni hem hayrete düşürdü, hem de mesleğin onuru adına derinden üzdü. Görüntüde, cuma namazı çıkışı basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, soru-cevap kısmının bitiminde bir grup gazeteci tarafından “teşekkür çiçeği" veriliyordu.

Teşekkürün nedeni ise basın kartı sahibi olan gazetecilere Covid-19 aşısı için öncelik tanınmasıydı. Erdoğan da çiçeğin verilmesinin ardından İletişim Başkanı Fahrettin Altun’a dönerek “Ne tatlı bir sürpriz ya. Tabii bizim de bunun karşılığını vermemiz lazım. Biz onu hallederiz" diyordu. Benimle birlikte bu videoyu izleyen birçok meslektaşım, benzer duygularla görüntülere sosyal medyada tepki gösterdi, Medyakoridoru da haberi “Basın kartlı bazı 'gazeteciler' Cumhurbaşkanı Erdoğan'a teşekkür çiçeği verdi!” başlığıyla verdi.

Peki asıl görevi siyasileri ve devlet görevlilerini denetlemek, soru sormak ve hak arayışı gütmek olan gazetecilerin, hakkı olan bir şeyi sanki lütufmuş gibi almasının karşılığında çiçek veriyor olması ne kadar doğru ve etikti? Üstelik gerçekten gazetecilik yaptığı ve riskli bölgelerde çalıştığı halde sırf basın kartı olmadığı için bu kapsama alınmayan meslektaşlarımızın hakkı aranması gerekiyorken… Devletin keyfiyete dayalı basın kartı verdiği ve önceliği olan gazetecilerin aşı konusunda mağdur olduğu bir ortamda, Cumhurbaşkanı’na çiçek verilmesi elbette rahatsız edici bir görüntüydü. Ayrıca gazetecilerle siyasiler arasında daima belli ölçüde olan o mesafenin korunuyor olması da gerekiyordu. Aksi takdirde onları ne eleştirme, ne de yaptıkları hataları özgürce haberinize yansıtma şansınız kalmıyor ne yazık ki.

İşte dün ben de Twitter’da bu durumu özetleyen bir tweet paylaştım.

Tweet'in ardından dün akşam üzeri telefonum çaldı. Arayan bir meslektaşımdı. Telefonda, Haberciler Platformu adına aradığını ve olayın aslının eleştirildiği gibi olmadığını ve tamamen yanlış yansıtıldığını belirtiyordu. Asıl amaçlarının basın kartı sahibi olmayan ve sigortası 212’den ödenmeyen gazetecilere de öncelik verilmesi için İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bir görüşme yapmak olduğunu belirten ve ismini gizli tumak isteyen meslektaşımın telefonda aktardığı açıklama aynen şöyleydi:

"Geçtiğimiz ocak ayında basın mensuplarının koronavirüs aşısında öncelikli gruba alınması için İletişim Başkanlığı ile görüşmemiz olmuştu. İlk etapta sarı basın kartı bulunan meslektaşlarımız aşı programına alındı. Ancak bizim isteğimiz, bütün basın mensuplarının "basın kartı" şartı aranmaksızın aşılanmasıydı. Bu doğrultuda dün hem basın mensuplarının aşı programı kapsamına alınması, hem de hala aşı kapsamına alınmayan ve "basın kartı" olmayan basın mensupları arkadaşlarımızın işlemlerinin hızlanması noktasında İletişim Başkanı Fahrettin Altun'a nezaket ziyaretinde bulunduk. Bize verilen bilgiye göre; basın kartı olmayan meslektaşlarımızla ilgili Sağlık Bakanlığı ile bir çalışma yapıldığı, kurumlardan liste istendiği ve aşı tedariğine göre mümkün olan en kısa zamanda bütün basın mensuplarının aşı kapsamına alınmasının planlandığı belirtildi.”


Haberciler Platformu adına arayan meslektaşım, aynı zamanda aslında görüntü vermek gibi bir niyetlerinin olmadığını, kanallar o sırada canlı yayında olduğu için kayda girdiklerini de belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Fahrettin Altun’a dönerek “Bunun karşılığını vermemiz lazım” cümlesini kurmasının nedeninin ise basın kartı olmayan ve riskli bölgelerde görev yapan gazetecilere de aşıda öncelik verilmesinin sözünün alınması olduğunu da sözlerine ekledi.

Meslektaşıma telefonda üç soru yönelttim:

Gazetecilerin, hakları olan bir şeyin karşılığı olarak, ki üstelik tam anlamıyla bu hakkı alamadıkları halde Cumhurbaşkanı’na çiçek veriyor olmasını doğru buluyor musunuz?

“Biz o ziyareti aslında Fahrettin Bey’e gerçekleştirdik ve çiçeği de ona verecektik. Ancak kendisi Cumhurbaşkanı’yla görüşmemizin daha doğru olacağını belirtti. Böylelikle konuyu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da iletme şansımız oldu. Etik olarak baktığımızda doğru değil elbette. Ancak artık bunları da aşmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu bir nezaket ziyaretiydi.”

Basın kartı olan gazetecilere aşı önceliği getirilmesi kararının arkadasında, Saray’a giden bir gazetecinin testinin pozitif çıkması olayı yatıyor. Bu uygulamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

“Bu bilgi doğru değil. Basın kartı olan gazetecilere aşı önceliği bizim girişimlerimizle getirildi. Bu konuyla ilgili kendi imkanlarımızla belirlediğimiz listelerle birlikte geçtiğimiz ocak ayında İletişim Başkanlığı’na bir talep yazısı sunduk. Biz bu yazıda, riskli bölgelerde çalışan tüm gazetecilerin bu kapsama alınmasını istedik ama İletişim Başkanlığı “basın kartı” şartını koydu.

Peki bu diyaloğu kurarken ve listeleri hazırlarken neden gazetecilik meslek örgütleriyle birlikte hareket etmediniz?

“Daha önce meslektaşlarımızla ilgili oluşan farklı mağduriyetler konusunda meslek örgütlerinden destek göremediğimiz için kendi imkanlarımızla bu girişimi başlatmayı uygun gördük.”

Bu açıklamalardan sonra sonuç odaklı konuşacak olursak, verdikleri çaba ve mücadele için teşekkür ediyor olmamız gerekiyor elbette. Bütün basın çalışanlarına “basın kartı” şartı aranmaksızın aşı yapılacak olması güzel bir gelişme. Ancak yine de üstüne basa basa söylüyorum ki bu bir lütuf değil, mesleki ve insani bir haktır. Biz gazetecilere düşen de hakkımızı "nezaket ziyareti" veya "teşekkür çiçeğiyle" değil, soru sorarak, sorgulayarak almaktır. Bu nedenle aldıkları sonuç ve çabaları için teşekkür ediyorum ama yöntemleri konusunda uzlaşmadığımı da belirtmek istiyorum.

Medyakoridoru olarak konunun takipçisi olacağız!

twitter takip