Sinemanın tarihi mücadelesi: Neler yaşandı, nasıl toparlanacak?

Sineman%C4%B1n+tarihi+m%C3%BCcadelesi:+Neler+ya%C5%9Fand%C4%B1,+nas%C4%B1l+toparlanacak?+
ABONE OL

Sinema sektörünün video akış hizmetleri ile olan rekabetini, pandeminin sektöre etkilerini ve sinemayı nelerin beklediğini duayen sinema eleştirmeni ve yazar Atilla Dorsay ile Boxoffice Türkiye’nin kurucusu Tolga Akıncı ile konuştuk.?

Dilan Karacan / Serbest Gazeteci

 

[email protected]

 

Teknolojinin karşısında durmak günümüzde hiçbir geleneksel araç için kolay değil. Teknoloji insanları değiştiriyor, insanlar da alışkanlıklarını... Yedinci sanat olarak adlandırılan sinema son yıllarda teknoloji ile girdiği savaşın üstüne bir de pandemi darbesi yiyince belki de sektör olarak tarihinin en zor dönemlerini yaşamaya başladı. Karantina uygulamaları sebebiyle sinema salonları uzun bir müddet kapalı kaldı ve şu günlerde açık olmasına rağmen seyirci hala kesin bir dönüş yapmış değil. Son yıllarda dünyayı kasıp kavuran ve yayıncılık sektörünün kurallarını baştan yazan video akış hizmetleri sayesinde güçten düşen sinema kültürünün akıbeti büyük merak uyandırıyor. Pandemi öncesinde dahi izleyici oranları zaten büyük ölçüde düşmüş bulunmaktaydı. Sinema dağıtım şirketleri, yapımcılar, yönetmenler, eleştirmenler ve seyirci bir geçiş döneminde olduklarının farkındalar. Bakalım bu geçiş dönemi sonrası taşlar yerine nasıl oturacak..??.

Sinema eleştirmeni ve yazar Atilla Dorsay ile Boxoffice Türkiye’nin kurucusu Tolga Akıncı'ya sorduk...

 

*Atilla Dorsay

Pandemi önceki sinema sektörünün içinde bulunduğu durum nasıldı? Pandemiyle birlikte neler değişti ve değişecek?

Atilla Dorsay: Hiç fena değildi. Film sayısı ve düzeyi artmış, sinemamız dünyaya açılmış, yabancı sinemaysa parlak bir dönem geçirmişti. Ama her şey çöktü; yalnız sinema değil, tüm seyirciye ve gösteriye muhtaç sanatlar ayni biçimde derin yaralar aldılar. Özellikle de tiyatro ve sinema. Ama elbette hepsi: konserler olmadan müzik, sergiler açılmadan resim sanatı yürüyebilir mi? Hatta biraz bunlardan masum gözüken edebiyat bile payını aldı; kitapçılar sıkıntılı günler yaşadılar ve yaşıyorlar. Daha ne değişeceğini ben bilemem, toplumbilimci değilim. Ya iyiye doğru gideceğiz ve her şey yavaş yavaş düzelecek. Ya da daha berbat olacak ve insan olarak daha ilkelleşeceğiz. İnsanlığın bütün o görkemli tarihine ve birikimine rağmen...

Tolga Akıncı: 2018’in son ayında patlak veren ve basında yer aldığı isimle Mısır Krizi sonrası 2019 yılı sinema sektörü açısından çok parlak geçmedi. Sektörün en önemli gişe zamanı yılın ilk çeyreği ile son çeyreğidir. Bir başka deyişle ekonomistlerin de kullandığı dille 1. ve 4. çeyrek. Mısır Krizi ile filmler tek tek vizyon tarihlerini değiştirirken 2019 yılının ilk çeyreğinde büyük bir seyirci kaybı yaşandı ve son 7 yılın en kötü ilk çeyreği oldu. Ertelenen filmler yılın son çeyreğine kayınca da bu sefer de 2019’un son çeyreği tüm zamanların en iyi dördüncü çeyreği olarak kayıtlara geçti. Ama ne var ki ilk üç çeyrek sektörel olarak o kadar kötü geçmişti ki yıllık seyirci sayısı 3 yıl aradan sonra yine 60 milyonun altına inmişti.

*Tolga Akıncı

Rekorla geçilen 2019’un son çeyreğinden sonra 2020 iyi başlamıştı ve tam her şey yoluna girecek derken pandemi baş gösterdi ve sinemalar kapandı! 3 aya yakın bir süre tüm sinemalar kapalı kaldıktan sonra bakanlık izniyle yavaş yavaş sinemalar açılmaya başladı ama bu sefer de bir başka sıkıntı vardı: “Lokomotif Film” eksikliği. Şu anda sinemaların üçte ikisi kapalı ve yılın ilk 35 haftasının ardından, seyirci kaybı geçtiğimiz yıllara göre %50’nin üstüne çıktı. Böyle gittiği taktirde yıllık seyirci sayısı maalesef 20 milyonun altında kalarak kaybın %70’leri aşma durumu mevcut.

Hollywood yapımı “Blockbuster” tabir ettiğimiz filmlerin olmaması ve sinemaların büyük çoğunluğunun kapalı olmasının yanı sıra seyircinin sinemaya gitme ürkekliğini de düşünen yapımcılar, ellerindeki yapımı gerçekleşmiş filmleri vizyona girme konusunda endişe duymakta. Diyelim ki Kasım ayının başında aşı bulundu ve her şey yoluna girdi bu sefer de yerli film eksikliği baş gösterecek ve sinemanın tekrar düzelmesi seneye bu zamanları yani Ekim 2021’i bulabilir. Tabii bu arada ne kadar sinema ayakta kalır bilemiyorum. Umarım bakanlık devreye girer ve sinemalara bir yardım eli uzatır.

Pandemi, Netflix gibi video akış hizmetleri ile geleneksel sinema arasındaki rekabete nasıl etki etti?

Atilla Dorsay: Netflix ve benzerleri sinemaya ciddi bir alternatiftir. Özellikle görselliğe (sinemaya) evinin rahatı içinde erişmeyi seven veya buna mahkûm olan bir zümre için...Biri öbürünü yok etmez,  barış içinde birlikte yaşayabilirler. Ama gidişat bunu aştı ve sinemanın aleyhine çalıştı.  Öte yandan insanların artık evlerine mahkûm edilemeyeceği ve birlikte sokağa çıkmanın vazgeçilmezliği de ortaya çıktı: birçok ülkede görüldüğü gibi...Yaşamları ve sağlıkları pahasına illa da toplu işlere ve eylemlere katılanların çokluğu bunu gösteriyor. Bakalım nasıl olacak.

Tolga Akıncı: Pandemi sırasında sinemaların kapalı olması doğal olarak sadece Netflix değil birçok yayın organına ilgiyi arttırdı bu süreç hala devam ediyor ama insanlar evde olmaktan da sıkıldığını düşünüyorum. Sinema büyük tehlike altında olduğu yorumlanıyor ben bu görüşe katılmıyorum. Netflix ve benzeri kanallar daha önce de vardı daha sonra da olacak. Hepimiz hatırlayalım 90’larda video kiralama hizmeti altın günlerini yaşarken herkes sinema ölecek dedi, sonra tek kanaldan çoklu kanallara geçtiğimizde, ilk paralı sinema kanallarının olduğu Cine5’in açılması ile yine aynı endişeler baş gösterdi. Daha sonra DVD, BluRay derken ev sinemasının konforunun artması, internetin yaygınlaşması ve korsanın artması ile hep bu süreçlerde sinema ölecek dendi ama hiçbirinde ölmedi. Sinemaya seyirciyi meraklandıracak gitme isteği uyandıracak kaliteli ve iyi film geldiği müddetçe ve bunun yanında sinemada gösterilen filmin de paralı kanallarda en az 6 ay, free tv diye adlandırdığımız parasız kanallarda da en az 1 yıl olamayacağı konusu sağlanırsa sinema ayakta kalmaya devam eder.

 Bu durum sinema filmlerinin kalite ve odak noktalarında herhangi değişikliklere sebep olabilir mi???

Atilla Dorsay: Böyle giderse çok az sayıda film yapılacak ve hepsi de iddialı olmak zorunda kalacak. Özel, sanatsal ve kişisel filmler ancak Netflik gibi mecralarda mümkün olacak. Sonuç olarak insanoğlu yüzyıllar boyu edindiği o temel eğitimi, yani görüşlerini, hayata bakışlarını, duygularını, felsefesini ve başka şeyleri sanat yoluyla ifade etmek, dışa vurmak eğiliminden tümüyle vazgeçmeyecek: mağara resimlerinden beri yaptığı bir iş bu... Ama bunun gerçekleşmesi, yapım/yaratım aşamasından seyircisine/alıcısına ulaşmasına, çok daha zor olacak.

Tolga Akıncı: Kesinlikle olmalı. Seyirci, para vererek ve zamanı harcayarak gittiği sinemada kalitesiz, özensiz filmi gördükçe sinemadan soğur. Bu sebeple sinemayı canlı tutmanın en önemli yolu kaliteli ve seyircinin ilgisini çekecek film yapmak. Bir film, fragmanı, afişi ve tanıtımı ile seyirciyi heyecanlandırıyorsa ve seyircide filmi sinemada izlemek isteği uyandırıyorsa ve film de iyi ise işte o film emeğinin karşılığını her zaman sinemada almıştır almaya da devam edecektir. 

 

 

twitter takip