Yiğit Güralp
Yaratıcı Yapımcı, Yazar

Marka yönetiminde Marvel ol!

ABONE OL

Marvel evreni; 21. yüzyıla Century Fox’un ev sahipliğiyle hayata geçen X-MEN serisiyle sıkı bir giriş yaptı. Stüdyonun bu bol karakterli mutant projesini, yine çok karakterli “Olağan Şüpheliler”in mimarı Bryan Signer’a emanet etmesi son derece isabetli bir tercihti. Yine aynı yıllarda Sony’nin Spider Man evrenini Sam Raimi’ye emanet etmesiyle sinemalarda tam anlamıyla bir süper kahraman fırtınası esmeye başladı. Marvel’ın en büyük rakibi DC’nin Batman’i Christopher Nolan’a emanet etme hamlesi de gösteriye bambaşka karanlık bir boyut kattı. Marvel evreninin farklı kahramanları; Ghost Rider, Daredevil, Elektra, Blade, Fantastik Dörtlü, Punisher, Hulk ayrı ayrı stüdyoların hayata geçirdiği cılız filmlerle 2000'lerde, plansız programsız, rastgele garnitür oldular. Buna rağmen 2000'ler boyunca sinema salonları henüz yalnızca süper kahramanlara teslim olmuş değildi. Yüzüklerin Efendisi, Karayip Korsanları, Transformers, Hary Potter ve Pixar serileri 2000'lerin ana akım sinemasında yönü süper kahramanlarla birlikte belirledi. Ta ki Marvel markası artık bir stüdyo olarak da hakim bir gövde gösterisiyle oyuna dahil olana kadar. 2010'lar; ana akım sinemada Peter Jackson’ı, Nolan’ı, Spielberg’i, Michale Bay’i, Jerry Bruckheimer ve diğer nice önemli ismi ikinci planda andığımız bir dönem oldu. Yeni yüzyılın bu ikinci on yıllık döneminde her biri birbirinin hikayesini tamamlayan ve tüm karakterlerin birbirlerinin filmlerine konuk olduğu 21 filmlik Marvel serisi daima baş roldeydi. DC de Batman, Superman, Wonder Woman ve Aquaman ile kendi evrenini kurmak istese de bunda çok etkili olamadı. O yüzden 2010'ları Marvel filmleri devri olarak anımsamak çok da yanlış olmaz. Stüdyo; Iron Man, Captain Amerika, Hulk, Thor, Black Widow ve Hawkeye ile kurduğu çekirdek evreni pek çok farklı karakterle zenginleştirerek seyirciye yakın zamana kadar ancak çizgi roman sayfalarında ya da rüyasında görebileceği dev bir şampiyonlar ligi izletti. Bu başarıyı içeriğin doyuruculuğuyla sınırlamak ya da sadece çizgi roman uyarlamasının ne denli tatmin edici olup olmadığı üzerinden konuşmak sığ bir yaklaşım olur. Bu filmlere baktığımızda, ortada müthiş bir yapımcılık hüneri olduğunu görüyoruz. “O kadar parayı bana verseniz ben de yaparım” diyenleri duyar gibiyim. Ama yapamayabilirsiniz. Çünkü hüner parayı bulmak kadar parayı doğru harcamakta. Her şeyden önce; onca star ismi bir arada tutmak, bunların egolarını yönetebilmek her yöneticinin harcı değil. Ülkemizde büyük starlar olarak bildiğimiz isimleri bir filmin promosyon döneminde bir AVM etkinliğine götürmek bile tartışma konusu olurken Marvel bu dev oyuncu kadrosunu, el ele tutuşturup kardeş kardeş birçok tanıtım etkinliğine götürdü. Dünyanın her yerinden davet edilen youtuber gençlerle bu yıldız oyuncular sohbet etti, onlarla oyunlar oynadı, dokunup, sarıldı ve fotoğraflar çektirdi. İçlerinde hiçbir aktör bunu aptalca bulmadı. İnandılar, inandırdılar. Sadece bu bile büyük bir başarıydı. Filmlerin sadece senaryolarını konuşuruz. Oysa “senaryo / bütçe uyumu” ayrı bir Yaratıcı Yapımcılık hüneridir. Marvel, senaryolaştırarak uyarladığı çizgi roman içeriğiyle eş zamanlı olarak bu içeriğin en ihtişamlı ama en inandırıcı ve en akil maliyetlerle yapılabilirlik ölçülerini de çok iyi belirledi. Hem de her bir filmde. “Ucuz yapayım, bu seferlik de böyle olsun, onca filmin arasında bunu da araya kaynatayım, sonuçta gün bugün bu furyadan parsayı götüreyim” yoluna hiç baş vurmadı. Çünkü kalıcılık böyle sağlanır. Marvel geçtiğimiz on yıllarda olduğu gibi gelecek on yıllarda da var olmak istiyor. Ucuz ve kötü içerik üretenlerin kalıcı değil furyacı olduğunu gayet iyi biliyor. Yapım süreci tümden gelim ve tüme varımın eş zamanlı gerçekleştiği bir planlama alanıdır. Marvel ilk filmden son filme kadar tüm bu planlamayı geniş bir zaman dilimini ustaca kullanarak, takvime ve plana harfiyen uyarak gerçekleştirdi. İşbirliğine kapalı olmadı. Disney ile yapılan yol arkadaşlığı operasyona büyük güç verdi. Her karakterin hakkının başka stüdyonun elinde olduğu katalog kaosu bile doğru yönetildi. Sony’nin elinde bulunan Spider Man’in ortak bir filmle Avengers evreninde tıpkı çizgi romanlarda olduğu gibi boy göstermesini sağlamak açıkça bir bürokrasi ve uzlaşı dersi niteliğindeydi. Afro American kökenli Black Panther olmadan bir lig kurulamayacağının altını çizdi. Böylece kimilerinin çocuksu bir eğlence olarak gördüğü macerasını toplumsal tabanla da birleştirdi. Bir diğer anlamda siyaset ve sosyolojiyi sinema ile harmanlayarak, her kesim tarafından ciddiye alınan bir hikaye olmayı becerdi. Tarih boyunca hakim medeniyetler o yüzyılın mitolojisini yazarlar ve tüm dünyaya bunu satarlar. Yunan Tanrıları, Gılgamış, Ergenekon ve nicesi. “Süper Kahramanlar” da geçtiğimiz yüzyılın modern mitolojisiydi. Yıkıcı politikalarını haklı olarak eleştirdiğimiz Birleşik Devletler bir süper güç olarak yeni mitolojiyi yazıp anlatan otorite oldu. Şimdi o gücü Marvel gibi kurumsal bir markayla yeni yüz yıla taşıdılar. Bu eleştirildiği kadar kimi dersler de çıkarılması gereken bir tabloydu. Her biri yaklaşık yüz yıllık geçmişe sahip, aslen ihtiyar bu “Süper Kahraman” karakterleri ve hikayeleri yeni çağa güncel ve modern biçimde uygulamak bir başarıdır. Marvel bu güncellemeyi; geleneği reddederek yapmadı. Birleştirici oldu. Ustasına ve geleneğine saygıda kusur etmedi. Stan Lee proje boyunca bir fikir adamı olarak etkin rol oynadı. Ve her filmde tatlı bir cameo ile yer aldı. Stan Lee’nin şahane ömründe de son derece güzel anılarla dolu bir son on yıl oldu. Yönetmen Russo kardeşler aksiyon işini ciddiye aldı. Onlar da dünyadaki aksiyon geleneklerini takip ettiler. Doğunun sert koreografilerinden esinlenerek büyük bir sentez yarattılar. Endonezya sinemasının büyük sükse yapan son örneği “Raid / Baskın” filminin tüm bu Marvel filmlerin setinde örnek film olduğunu söyleşilerinde dile getirmekten çekinmediler. Özetle seri filmleri ve solo filmleriyle birlikte ortada iyi ekip seçimi, gelenek ve geleceğin birleştirilmesi, siyasal, sosyolojik kodların alt metine hakim oluşu, teknoloji, inandırıcılık, takım ruhu, etkin pazarlama ve profesyonel star yönetimiyle ortada başarıya giden bir yolun olmazsa olmazlarıyla ilgili ders niteliğinde bir organizasyon var ve ben endüstrileşememiş sinema sektörümüzün bir ferdi olarak işin bu yönünü konuşmayı daha çok önemsiyorum. İş dünyasından ülke yönetimine kadar pek çok alanda, “evrensel başarıların” üzerinde konuşulması gereken yönleri olduğuna inanıyorum. Sinemanın ülkemizdeki pek çok iş kolunda ilgi çekici bir rol model olduğunu düşünüyor ama en çok da kendi ülkemizdeki sinema sektörüne örnek teşkil etmesini diliyorum. Marvel milyonlarca dolarlık bu dev organizasyonu döküp saçmadan, eline yüzüne bulaştırmadan “Avengers Endgame” ile artık tamamlıyor. 2020'ler için yeni kurduğu oyunun stratejilerini ise gizlilik içinde yürütüyor. Kısacası bu cuma bir çağın kapanışına şahitlik etmek üzere sinemalarda olacağız. Vizyon tarihi için geri sayım sürerken, ölenler geri gelecek mi, kalanlar yola nasıl devam edecek gibi sorular, serinin hayranlarının kafasında dönüp duruyor. Drama tarihi sezon finalleri ve finaller konusunda nasıl bir yol izlemişti, merak unsurunu tetikleyen sahte teknikler nelerdir, kim aslında niye ölür, kim esasında niye kalır bu da başka bir yazının konusu. Onu da yarın, yani Avengers filmi vizyona girmeden hemen önce okuyabilirsiniz. Takipte kalın.

twitter takip