Yiğit Güralp
Yaratıcı Yapımcı, Yazar

Oyuncakların veda yazı: Toy Story 4

ABONE OL

Çocukluk arkadaşlarımızla o kadar küçükken tanışmışızdır ki onlarla tam olarak ilk hangi gün, nerede ne şekilde tanıştığımızı anımsayamayız. İşte onlar, ilk tanışmamızı anımsayamayacağımız kadar eski dostlarımızdır. Çocukluk arkadaşlıkları insanlarla sınırlı olmak zorunda da değildir. Bir hayvan olabilir. Bir çizgi film olabilir. Sanki dünya döndüğünden beri o çizgi film televizyonda hep yayınlanıyor zannederiz. Oynadığımız oyunlar ve oyuncaklarımız da böyledir. Ve bir gün çocukluk biter. Çocukluğa dair her şeyle tek tek vedalaşırsınız. Ama onlarla son kez oynarken bunun bir veda olduğunu bile bilmezsiniz. Tıpkı ilk kez nasıl karşılaştığınızı bilmediğiniz gibi. Pixar Stüdyoları “Oyuncak Hikayesi”ni hayatımıza soktuğunda 1995 yılıydı. Neredeyse çeyrek asır sonra; bu 2019 yazında, sinemadaki dördüncü maceralarıyla oyuncaklar bizlere veda ediyorlar. Film “işte asıl macera şimdi başladı” dedirten, antika mağazasına kadar ilk yarım saat biraz fazlaca sarkıp oyalanıyor. Bu ilk yarım saat ne Buzz’ı ne de diğer dostları pek göremiyor olmamız da açılışı hayli yavanlaştırıyor. Bu final bölümü baştan sona bir Woody spin-off’u da diyebiliriz. Sonuçta 1995’de Woody ile başlayan hikaye yine onun macerasıyla son buluyor. Yaratıcılar tıpkı Oyuncak Hikayesi 3’de ana okulunda becerdikleri psikopat oyuncak karakter işini yine gayet iyi çözmüşler. Woody bu kez tabiri caizse başında oyuncak tarihinin ünlü pilli bebeklerinden Gabby Gabby’nin; hanım ağa pozisyonunda racon kestiği bir çeşit organ mafyasının eline düşüyor ve böbreğini verme mücadelesi yaşıyor (filmi izleyince ne demek istediğimi anlarsınızO?) 90lı yıllarda; “Batman Animated Series”in bir bölümünde de kullanılmış, vantrologlar için tasarlanmış ikonik el kuklası tiplemesinden adeta birer zombi yaratma fikri yine dahiyane???? Kötülüğün kuklası olmak deyimini hakkıyla yerine getiren bu kuklaların elinden kurtulmak için yapılan cambazlıklarla dolu filmin en eğlenceli anları da bu antika mağazasında geçiyor. Ben serinin ilk filmini en az sevenlerdenim. Benim için en iyi bölüm maceranın büyüdüğü ve Buzz’ın Woody ile eşit oranda öykünün içinde olduğu “Oyuncak Hikayesi 2”dir. Bir de sinema dışında video piyasası için yapılmış kısa filmler içinde korku gerilim parodisi olan, kasaba otelinde mahsur kaldıkları “Toy Story Of Terror” özel bölümüne bayılırım. Oyuncak Hikayesi 3’ün de mekanı ve yeni karakterleri, yenilerle eskilerin eşit oranda hikayeye katılımı, doyurucu ve uzun aksiyonlu büyük finali harikuladeydi. Bu dördüncü veda bölümü ise tıpkı birinci film gibi macerasını büyütemiyor. Kayıp Balık Nemo’nun yıllar sonra gelen devamı Kayıp Balık Dorry’nin de en büyük problemi olan “park büyük ama macera ve aksiyon küçük” eleştirisi, bu bölüme de getirilebilecek en yerinde eleştiri olur. Ancak şu çok büyük bir gerçek; filmi vizyon girdiği ilk gün; silme çocuk ve ebeveynle tıka basa dolu bir salonda filmi izledim. Çocuklar genelde hiç susmaz ve filmle birlikte konuşurlar. Ancak ne zaman bir Oyuncak Hikayesi izlesem çocukların çıt çıkarmadan izlediklerini ve tam da olması gereken yerlerde birer yetişkin gibi tepki verdiklerini görüyorum. İşte bunu becerebilen yani hikayesine sizi bir iki dakikada çekip içine alan başka bir öykü yok. Oyuncak Hikayesi kuşakları birleştiren bu 25 yıllık macerasına sürpriz de bir final sahnesiyle veda ediyor. Son üç ay içinde hem “John Wick 3”de baş rolde, hem bir Netflix romantik komedi filmi olan “Always Be My Maybe”de sürpriz bir konuk oyuncu rolünde izlediğimiz Keanu Reeves, bu filmde de motosiklet fatihi oyuncak Duke Caboom rolünde yine az zamanda büyük işler yapıyor. Steve Jobs’ın büyük bir ışık görüp destek olmasıyla dev bir stüdyoya dönüşen Pixar’ın ilk büyük yolculuğu olan “Oyuncak Hikayesi”nin yaratım süreci türlü detaylar ve ilginç hikayelerle dolu. Geçtiğimiz günlerde Tom Hanks, Denzel Washington ve Antonio Banderas’ın omuz omuza döktürdüğü “Philadelphia” filmini 25 yıl sonra yeniden izlerken hoş bir detayı yeni fark ettim. Tom Hanks’in unutulmaz bir performansla hayat verdiği AIDS hastası genç avukatın ismi Andrew Beckett. Film boyunca ona Andy diyorlar. Ve Andy’nin çocukluğunda evlerinin önündeki ıslak çimentoya elleriyle bıraktığı izin üzerinde “Andy” yazıyor. Bu ismi ve bu yazı karakterini görür görmez başka bir filmden hemen hatırlıyorsunuz. Çünkü aynı yazı karakteri, 2 yıl sonra vizyona giren Oyuncak Hikayesi filminde Tom Hanks’in sesiyle hayat verdiği “Woody” karakterinin çizmesinin altında da yazıyor, çünkü Woody’nin sahibinin ismi “Andy”. İnanıyorumki kimi sinefiller bunu biliyordur, ben de keşfetmekten mutlu oldum. Haziran sonuna doğru vizyona giren “Oyuncak Hikayesi 4”e ülkemizde ilgi şu anda yarım milyon yasal biletli seyirci civarında. Oyuncak Hikayesi deyince insanların çoğunun gözleri parlar ama gişedeki karşılığı pek de böyle görünmüyor. Vedaları sevmediğimiz için mi filme yoğun ilgi göstermedik diye düşünebilirsiniz. Ama “Oyuncak Hikayesi” filmlerinin ülkemizdeki gişe macerası diğer Pixar maceraları arasında da maalesef en sönük olanı. Hatta bu son film yaklaşık 340 bin kişinin izlediği üçüncü filmin üstünde bile sayılır. Öte yandan 300-400-500 bin seyirci, ülkemizde birkaç bin kişiyi aşamayan yerli ve yabancı film enflasyonuna bakıldığında elbette gayet iyi bir rakam. Burada biz kıyaslamayı, 1 Milyon seyirciyi aşan hatta 1,5 Milyonu geçen çok sayıda animasyon ile yapıyoruz. (Incredibles 2, Ice Age serisi, Maona, Coco, Frozen) Belki de “Oyuncak Hikayesi 4” de tüm dünyada yazın değil kışın vizyona girse daha yüksek bir rakama ulaşabilir ama Ice Age serisinin de 1 Milyonu aşan rakamları yaz aylarında yaptığını unutmamak gerek. Yani olaya buradan da bakınca elimizde durumu çürütecek örnekler var. Ancak “Oyuncak Hikayesi 4” halen vizyonda ve Temmuz boyunca da vizyonda olacağa benziyor keza sinemalarda Temmuz programı “Örümcek Adam: Evden Uzakta”yı saymazsak pek heyecan verici değil. 2019 – 2020 sezonunu açacak film “Hızlı ve Öfkeli” serisinin içinden çıkan ve yıllar sonra bize bir “Tango & Cash” lezzeti sunacak gibi duran “Hobbs And Shaw” olacağa benziyor. Ben sinema eleştirmeni değilim. Bu konuda işinin ehli pek çok usta isim var. Ben sadece sevdiğim filmlerle ilgili bir sinema sanatçısı ve yaratıcı yapımcı gözüyle notlarımı paylaşıyorum. Bu yüzden her filmi vizyona girdiği hafta sonu yazmıyorum. Bazı filmleri özellikle geç yazmamın sebebi filmin vizyon macerasında, filmin halen gösterimde olduğunu insanlara tekrar hatırlatmak. Pixar tüm karakter ve film projeleri için seri filmlere son verdiğini duyurdu geçen ay. Stüdyo artık yeni filmler yaratmak istiyor. Ama belli mi olur, eski dostları belki yeniden bir arada görebiliriz. Bundan önce son macera sinemalarda sizleri bekliyor. İyi seyirler.

twitter takip