Canan Kaya

Flash TV'nin patronu Ömer Göktuğ, Medyakoridoru'na konuştu: Kanalın halay ile anılmasından gurur duydum

ABONE OL

3 buçuk yıldır yayınlarına ara vermek zorunda bırakılan Flash TV, yarın yeniden izleyicisiyle buluşacak. Kanalın patronu Ömer Ziya Göktuğ, yeni yayın dönemi öncesinde Medyakoridoru'nun sorularını yanıtladı.

15 Ocak 1992 tarihinde Bursa’da kurulan Türkiye'nin ikinci özel televizyon kanalı Flash TV, 28 yıl boyunca sürdürdüğü yayınlarına ‘siyasi ve idari baskılar’ nedeniyle ara vermişti. İş insanı Ömer Ziya Göktuğ’un sahibi olduğu ve Türkiye’den ulusal yayın yapan ilk özel televizyon kanalı olan Flash TV, 3,5 yıl aradan sonra 11 Ekim 2021 (yarın) tarihinde yeniden izleyicisinin karşısına çıkacak.

Yayında olduğu 28 yıl içerisinde Cem Karaca'dan tutun, Ferhan Şensoy, Savaş Ay, Müslüm Gürses, Dilber Ay ve Perihan Savaş’a kadar çok sayıda önemli ismi izleyicisiyle buluşturan kanal, “Gerçek Kesit”, “Gerçeğin Peşinde”, “Dest-i İzdivaç”, “Baba Show” ve “Kadere Mahkumlar” gibi TV tarihine geçen yapımlara da imza atmıştı.

Ancak tarihler 4 Ocak 2019’u gösterdiğinde, 30 yıla yakın ayakta durmayı başarabilen kanal için işler yolunda gitmemeye başladı. AKP iktidarını rahatsız eden “Gerçek Gündem” ve “Gece Hattı” haber programlarının yayından kaldırılmasıyla başlayan süreç, kanalın 3 yıllığına yayına ara vermesine de neden oldu.

Medyakoridoru’nun 21 Nisan 2021 tarihinde duyurduğu haberle yayın hayatına geri döneceği açıklanan kanal, yenilenmiş kadrosu ve formatıyla pazartesi günü yeniden cam ekrandaki yerini alacak.

Genel Yayın Yönetmenliği’ni Hakan Aygün’ün üstleneceği Flash TV’nin kadrosunda; Savaş Kalafat, Fehmi Koru, Can Ataklı, Lale Ozan Arslan, Seda Akgül, Orhan Uğuroğlu, Çağlar Cilara, Atilla Taş ve Faik Öztürk gibi isimler yer alıyor.

Peki siyasi baskılar nedeniyle ekranını karartan Flash TV, ne oldu da tekrar geri dönme kararı aldı?

Alıştığımız formatıyla mı geri dönüyor, yoksa bambaşka bir Flash TV mi göreceğiz?

Kanalın sahibi Ömer Ziya Göktuğ, bu sorulara ve daha fazlasına lafı eğip bükmeden yanıt verdi.

* Ömer Ziya Göktuğ

Ömer Bey, kanalla ilgili sorulara geçmeden önce röportajımıza sizi tanıyarak başlayalım mı?

Elbette. Çalışma hayatıma yaşadığım yer olan Bursa’da tekstil işiyle başladım. Bir yandan da baba mesleği olan inşaat işiyle uğraşıyorum. Yayıncılık mesleğim devam ederken de Bursa’da bir alışveriş merkezi yaptım ama bu konjonktürde geldiler bu binayı yıktılar. Şu anda biraz emekli gibiyim ama tekrar Flash TV’yi hayata geçirmeye başlıyorum.

Kim yıktı?

İdari ve siyasi baskı yapanlar.

Medyaya ilk olarak Flash TV ile mi girdiniz?

Evet. Flash TV 1992 yılında kuruldu. Yurt dışındaki ortaklarımız bu konuda master yaptılar. Elektronik yayıncılık konusuna o dönemlerden beri aşinayız. Ardından Türkiye’de bu işlerle ilgili yasal düzenlemeler başlayınca biz de bu işe girmeye karar verdik ve 2001 yılında ilk yayına çıktık.

“TARAFSIZ OLMANIN BİR FAZİLET OLDUĞU KANAATİNDEYİM”

Ancak 2019 yılında yayına ara vermek zorunda kaldınız. O dönem “İdari ve siyasi baskılar nedeniyle” bu kararı aldığınızı söylemiştiniz. Neler yaşandı?

Açıkçası yaşadığımız kötü şeyleri arkamızda bırakıp önümüze bakmak istiyoruz ama o dönemde hem idari, hem siyasi bakımdan, hem de yayıncılığın dışındaki diğer işlerimizle ilgili birtakım haksız dayatmalarla ve zorlamalarla karşılaştık. Bunları tek tek söylemeye lüzum yok. Biri, benim de içinde yaşadığım 25 katlı, 4 katı da zemin altında olan binanın yıkılışıdır. 20 senedir burada duran bir bina için geldiler “Bu bina deprem yönetmeliğine aykırı, o nedenle yıkacağız” dediler. Halbuki biz Ortadoğu Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nden bu binada herhangi bir deprem riski olmadığına dair 90 sayfalık raporlar aldık. Buna rağmen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Bursa Belediyesi el ele verip bu binayı yıktılar. Bunu da buradaki özel bir firmanın hatalı ve mevzuata aykırı raporuna dayandırdılar. O raporun yönetmeliklere aykırı olduğunu İTÜ, YTÜ de ODTÜ de raporlarında yer verdiler. Elbette bunun bizi sıkıştırmak için olduğu kanaatindeyiz. 30 senedir bu işi yapıyoruz ve ‘Atatürk ve Cumhuriyet ilkelerine söz söyletmeyiz ama dinimize Peygamberimize de söz söyletmeyiz’ anlayışıyla yola çıktık. Tabii öyle zamanlar yaşadık ki, ülkenin başında olan insanlar “bitaraf olan bertaraf olur”’dediler. Yani ‘tarafsız olan, yok olur’ dediler. Tarafsız olmanın bir fazilet olduğu kanaatindeyim.

* Flash TV'nin yeni logosu

“BİZİ YARALI BIRAKTILAR… SARDIK, YENİDEN YOLA ÇIKIYORUZ”

Tarafsızlık iddianız var yani?

Az önce söylediğim ilkelere tarafız ama parti tarafı olmamak bizim için bir fazilet olduğu halde onlar öyle düşünmediler. “Tarafsız olursan seni yok ederiz” dediler. Böyle bir çaba içine girdiler ama biraz yaralı bıraktılar. Biz de yaralarımızı sardık, yeniden yola çıkıyoruz.

“YAYIN LİSANSIMIZ MART 2022’DE DOLUYORDU”

Flash TV neden geri döndü?

Lisansımızın süresi Mart 2022’de sona eriyor. Eğer siz yayında olmazsanız, ulusal yayın lisansınız sona erer. Lisans iptal olunca da kurumun hiçbir değeri kalmaz. Yayın lisansımızı bir şekilde kurtarmamız gerekiyordu. Kurtarmamız için de yayın lisansının sona ereceği tarihten 3 ay önce yayında olmamız şarttı. Böyle bir zorunluluk nedeniyle yeniden yola çıkmak ihtiyacını duyduk. Farklı bir yapıyla yeniden yola çıkıp, Flash TV markasını canlandırmak ticari olarak doğru geldi.

Peki şimdi ne değişti? Kanalın üzerinde siyasi bir baskı oluşma riski yok mu artık?

Emin değilim, umarım öyle bir şey olmaz. O konjonktürde yerel seçimler vardı. İktidar, bu yerel seçimler nedeniyle medyadan tedirgindi. Medyaya karşı sert bir tutum içerisindeydi.

“BASKI OLURSA GÖĞÜS GERERİZ”

Önümüzde de yeni bir seçim var.

Belki yine aynı şeyler olabilir ama bunu doğru bulmayız. Bu yasal ve hukuki bir şey değil. Aklın kabul edeceği bir şey hiç değil. Ama olursa da göğüs gereceğiz, başka çaremiz yok. Ancak bizim bu iktidara karşı bir tutumumuz da yok. Siyasi bir taraf değiliz ki biz.

“ONLAR YOKKEN BAŞKA İKTİDARLAR VARDI, 30 YIL İÇİNDE NELER GÖRDÜK”

Ama buna rağmen baskıya maruz kalmışsınız.

Biz 30 senelik eski bir kanalız. Onlar yokken başkaları vardı, yine baskı görüyorduk. Yani ANAP, Bülent Ecevit ve Erbakan Hoca (Necmettin Erbakan), Tansu Çiller zamanında da bize baskı geldi. Neler yaşadık.

“ERBAKAN VE ÇİLLER DÖNEMİNDE ŞİRKETİMİZİ SİLAHLA BASTILAR”

Neler?

Necmettin Erbakan’ın Başbakan, Tansu Çiller’in de Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde şirketimizi silahla bastılar mesela. Bu tür şeyler bizim memleketimizde oluyor ne yazık ki. Bunu hayretle karşılamak durumunda değiliz yani. Bu gibi durumlarla karşılaşmamaya çalışmak, karşılaşırsak da elimizden geleni yapmak zorundayız. O nedenle bu söylediğiniz riski ben bir risk olarak kabul etmekle beraber, pek fazla düşünmek istemiyorum.

Umarım olmaz diyelim… Bu arada kanalın yeni kadrosunun yer aldığı afiş de epey ilgi gördü. Hatta Twitter’da gündem oldu. Yalnız afişle ilgili iki isimden açıklama geldi. Biri Saba Tümer, diğeri ise Akif Beki. Tümer, kadroda olmadığı halde afişe fotoğrafının konulduğunu, Beki ise afişi onaylamadığını söyledi. Siz ne diyeceksiniz?

Akif Beki afişi beğenmemiş. Bazı insanların afişte yer almamasını istemiş bizim arkadaşlardan. Halbuki bu çok doğru bir talep değil.

*Kanalın yeni kadrosunun yer aldığı ilk yayınlanan afişi ve logosu

“AKİF BEKİ, SAHNE SANATÇILARIYLA AYNI AFİŞTE OLMAK İSTEMEDİ”

Kimlerin yer almamasını istemiş?

İsim vermek istemiyorum ama müzik ve sahne sanatçılarıyla aynı afişte görünmek istememiş. O da onun fikridir, saygı duyarım. Daha önce de çalışmıştık kendisiyle, eski çalışanımızdır Akif Beki.

“ŞU AN İÇİN KADRODA YOK”

Kadroda var değil mi şu an?

Şu an itibariyle yok görünüyor. Ama yarın var olabilir, bir şey diyemem. (Gülüyor)

* Güncellenen afişi

“SABA TÜMER’İN AFİŞTEN HABERİ VARDI”

Saba Tümer?

Sabah Hanım’la program konusunda anlaşamadık. Biz ona günlük program teklif ettik. Baştan bir olabilirlik vardı ama sonradan olmadı. Olmayınca da biraz geç oldu. Çünkü biz o esnada afişleri billboardlara sipariş etmiştik. Kendisine de ‘ister istemez senin fotoğrafın ve ismin afişlerde yer alacak’ demiştim. Biliyordu yani.

“UĞUR DÜNDAR VE FATİH PORTAKAL İLE GÖRÜŞTÜĞÜMÜZ DOĞRU"

Bu arada önce Sözcü gazetesi yazarı Uğur Dündar’a, ardından da eski FOX Ana Haber sunucusu Fatih Portakal’a Ana Haber Bülteni sunuculuğu, tiyatrocu Müjdat Gezen’e ise program için teklif götürdüğünüz de iddia edilmişti? Doğru mu? Öyleyse neden yer almadılar?

Evet teklif götürdüğümüz doğru. Hepsiyle görüşme yapıldı ama şartlarda anlaşamadık.

* Uğur Dündar ve Fatih Portakal

Neden anlaşamadınız?

Çeşitli nedenleri var. İnsanlar yeni yapısını merak ettikleri için ‘biraz görelim’ diyorlar. Biz de saygıyla karşıladık. 

“BİZİM MİLLETE SORARSANIZ HERKES ‘BELGESEL İZLİYORUM’ DER”

Flash TV denilince, halkın aklına esprili de bir şekilde hep ‘halay’ geliyor. Kanalın halayla anılması sizi hiç rahatsız ediyor mu?

Bizim millete sorarsanız hep ‘belgesel izliyorum’ der, sonra bir bakarsınız kimbilir ne seyreder. Ama bu bizim milletin, tabirimi mazur görün içimden geleni söylüyorum; ’ikiyüzlülüğüdür’ yani. Zenginlerin de en fukaranın da düğününe gidin, mutlaka halay, kolbastı veya ‘tavukları pişirmişem’, ‘Ankara’nın bağları’ vardır. Bunlar olmadan en sosyetenin de en fukaranın da düğünü olmaz. Bu böyleyken ‘halaydı malaydı’ bir şey diyemem yani, saygı duyarım. (Gülüyor)

“KANALIN HALAY İLE ANILMASINDAN GURUR DUYDUM”

“BUNLAR SOSYOLOJİK ÇALIŞMALARDIR, AKLI ERMEYEN ‘HALAY’ DER GEÇER. NE DİYEYİM, ALLAH SELAMET VERSİN”

Yeni sezonda halay olacak mı?

Bu kez halay olmayacak ama geçmişte bundan hiç alınganlık da duymadım. Bilakis gurur duydum. Ben bu millete dest-i izdivaç lafını söyletmişim. Bunu söyleten kanal Flash TV’dir. Dest-i izdivaçın nasıl halka mal olduğunu hiçkimse düşünmüyor. Bunlar derin sosyolojik çalışmalardır. Bunlara aklı ermeyenler ‘halay’ der geçer. Bir şey diyemem orada, Allah selamet versin.

“BOL GÖRSELLİ, HER ÇEŞİT KİTLEYE HİTAP EDEN İYİ GAZETECİLİK YAPACAĞIZ”

Habere ağırlık verecek misiniz peki?

Hakan Aygün, bu memlekette benim tanıdığım en başarılı medyacılardan biridir. Biz medyacıyız ve medya ‘resim’ demektir. Haber de ‘resim' demektir. Fakat bunu çoğu zaman biz de başkaları da beceremedi. Yapabilene de pek rastlamadık. İnşallah bu sefer beceririz. Bol resim akışlı bir iş yapmaya çalışıyoruz. Çünkü haberi resim doğrular. Eğer anlattığınız şeyle, gösterdiğiniz şey birbirini bütünlemiyorsa masal anlatıyorsunuz demektir. Her çeşit kitleye hitap eden iyi habercilik yapmaya çalışacağız. Bunu da olabildiği kadar çok görselle destekleyeceğiz.

‘HALAY TELEVİZYONU’ DEDİKLERİ YERDE GÜNDE 7 SAAT HABER YAYINLIYORDUK BİZ”

Ne kadar süre ayıracaksınız habere?

Geçen yayın planlamamızda 7 saat haber yapıyorduk. Halay televizyonu dedikleri yerde günde 7 saat haber yayınlıyorduk biz. Popüler kanallar bu kadar haber yayınlamıyor ama bize halay kanalı diyorlar. Şimdi de yine buna yakın 6-7 saat bir haber yayını olacak. Bunun yanı sıra; 4-5 saat civarında sosyal medya, 5-6 saat civarında da sosyal içerikli komedi programları olacak.

“MİLLETİN YÜZÜ GÜLMÜYOR”

Bunlar stüdyo programı mı?

Stüdyo da var, aktüel de var. Reality ve komedi olacak diyelim. Bu programları belki ileride daha fazla artıracağız. Çünkü milletin yüzü gülmüyor. Aslında haberi, bilgiyi ve enformasyonu da biraz ironi, komiklik içerisinde sunmaya çalışıyoruz tüketiciye. Umarım sevdiririz. Bunu da bazı siyasetçiler ve sosyal çevreler ‘hafiflik yapıyorsunuz’ diye yorumlayabililer. Kim ne düşünürse düşünsün, biz toplumun ortalama kesiminin alacağına bakarız. O algıya elimizden geldiğince hitap etmeye çalışıyoruz. Sosyal medyaya da, Z Kuşağı’na da hitap eden içeriklerimiz olacak bizim.

“SOSYAL MEDYA ALEMİNİN EN ÇOK İZLEDİĞİ KANALLARDAN BİRİ OLACAĞIZ”

Atilla Taş’ın programı biraz öyle olacak galiba?

Evet onun formatı da böyle ama biz de Twitter, TikTok, Instagram gibi sosyal ağlardaki son gelişmeleri ve o alemin en tercih edilenlerini, sevilenlerini ve bunun yanında dünyanın sosyal medyasını da takip edeceğiz. Sadece biz de değil dünya sosyal medyasında da neler dönüyor, nasıl oluyor, trendler ne, bir şekilde gençlere aktaracağız. Muhtemel ki biz sosyal medya aleminin çok izlediği kanallardan biri olacağız. Bizim üzerimizden çok etkileşim olacak çünkü bayağı interaktif şeyler düşünüyoruz.

Başka hangi farklılıklar olacak?

Mesela bunun yanı sıra gece 00:00’dan sabah 07:00’a kadar canlı haber programları yapacağız. Daha önce de bizimle çalışmış olan Yılmaz Tunca, belki konuk da alarak sabaha kadar Türkiye’den ve dünyadan gelişmeleri aktaracak.

“NAZİF OKUMUŞ, ALİ KIRCA’NIN YAPTIĞI PROGRAMA BENZER BİR İŞ YAPACAK”

Tartışma programı olmayacak mı?

Fehmi Koru, Emin Şirin, Altan Tan ve Mithat Baydur’un yer alacağı bir tartışma programımız olacak. Prime Time’da spor programı da yer alacak. Serhat Ulueren isimli arkadaşımız da Telegol isimli bir spor programı yapacak. Cumartesi akşamları magazin programı olacak. Bunun yanı sıra yabancı sinema gösterimleri de yapacağız. Pazar akşamları ise eskiden Ali Kırca’nın yaptığı gibi belki 8-10 katılımcılı bir program ekranda olacak. O programı da eski MHP Milletvekili Nazif Okumuş hazırlayıp sunacak. Orada, bütün kesimlerden katılımcılar yer alacak. Aşağı yukarı 20 kişilik bir havuzu olan geniş katılımlı bir program bu. O akşam hangi saatte isterse gelip katılacak, hangi saatte gitmek isterse müsaade isteyip ayrılacak.

* Nazif Okumuş

“ARAŞTIRMA ŞİRKETLERİYLE “SEÇİME DOĞRU” PROGRAMI YAPACAĞIZ”

Seçimle ilgili programlar olacak mı?

Evet. “Seçime doğru” adında bir programımız olacak. Bu programda ise araştırma şirketleri yer alacak. Ankara’dan İbrahim Uslu, Murat Sarı ve birkaç anket şirketinin daha yer alacağı bir program yapmayı planlıyoruz.

Ankara stüdyolarında neler olacak?

Ankara Temsilcimiz Orhan Uğuroğlu oldu biliyorsunuz. Uğuroğlu, yine o büroda Haber Müdürü olarak çalışacak olan Lale Özan Arslan ile birlikte bir Prime Time haber programı yaparak Ankara’nın siyasi çevrelerini davet edecekler. Benim çok benimsemediğim bir tartışma programı ama olmadan olmuyor demek ki.


“EKRANDA SÜREKLİ BAĞIRAN ADAMLAR, MİLLETİN KAFASINI İŞGAL EDİYORLAR”

Neden benimsemiyorsunuz?

Herkes her şeyi biliyor kardeşim. Ekonomiden de anlıyor, depremden de anlıyor, yangından da. Nasıl bir şey bu insanlar? İşin doğrusu bundan gerçekten anlayan insanlar da ortada olmuyor. Sonra işi dönüp dolaşıp parti siyasetine çekiyorlar, ‘senin partin kötü, benim partim iyi' tartışmasına dönüyor. Sonra da karşılıklı bağrışmalar… Bunlardan bir reyting tabii ki çıkıyor ama yakışmıyor yani. Kendi kendilerini tatmin ediyorlar. Onları seyreden de kendi taraftarları zaten. Benim hanım hayatta seyretmez mesela. Sekreterim de seyretmez. Açık söylemek gerekirse ben de seyretmem. Ama sonu gelmiyor ne yazık ki. Milletin kafasını işgal ediyorlar.

Son olarak sektördeki işsizlik konusuna değinmek istiyorum. Şu an yeni bir oluşum içerisindesiniz, çok sayıda işsiz gazeteci de var memlekette ve çalışacak kurum arıyorlar…

Sen böyle diyorsun ama ben çok personel aradım, bulamıyorum.

“ONLAR İŞ ARIYOR, BEN ÇALIŞMA ARKADAŞI ARIYORUM”

Gerçekten mi?

Onlar iş arıyor, ben çalışma arkadaşı arıyorum.

Neden bulamadınız?

Hala boş kadrolar var bende.

“İSTEDİĞİM GİBİ MUHABİR, KAMERAMAN BULAMIYORUM”

Hangi kadrolar için bulamıyorsunuz?

İstediğim gibi muhabir yok mesela. Montajcı, kameraman yok. Şu anki durumumu soruyorsan, kadronun yarısı var, yarısı yok.

“LİYAKAT ARIYORUZ”

Çok enteresan…

Hiç enteresan değil. Biraz referanslarına ve liyakatına bakıyoruz açık söyleyeyim. Bana eşim dostum çok söylüyor da liyakat önemli işte. Gel demek kolaydır ama git demek zordur. Ankara’da da aynı şeyi yaşıyoruz. Ankara’daki insanların yarısından çoğu işsiz. İşsizliğin çok olduğunu biliyoruz ama istediğimiz gibi çalışan da bulamıyoruz.

“EKRANA ÇIKMAYACAĞI HALDE KANALDA EN ÇOK PARAYI HAKAN AYGÜN ALACAK”

Peki televizyon sektöründeki ücret adaletsizliği konusunda bir medya patronu olarak sizin tavrınız ne olacak? Mesela ekran yüzleriyle kamera arkasında çalışan insanlar arasında ciddi bir adaletsiz maaş dağılımı yapılıyor. Yani ekran önündekiler daima daha fazla ücret alıyorlar. Siz adaletli olacak mısınız?

Bizim kanalda en çok parayı Hakan Aygün (Genel Yayın Yönetmeni) alacak ama ekrana çıkmıyor mesela. Ama söylediğin doğru. Kameramanla, sunucu arasında uçurum var. Bizde böyle haketmeyen kim var diye düşünüyorum, olabilir yani hiç yok diyemem.

“ÜCRET DAĞILIMI KONUSUNDA ELİMİZDEN GELDİĞİNCE ADALETLİ OLMAYA ÇALIŞACAĞIZ”

Böyle bir adaletsizlik yapmayacaksınız değil mi?

Şimdi kameramanın skalası başka, spikerin skalası başka… Ama programcılar arasında çok büyük bir adaletsizlik olmaz. Kameramanlar arasında da öyle. Ancak bu meslekler farklı meslekler. Dolayısıyla editörle muhabir arasında bir fark olur. Ancak biz de elimizden geldiğince adaletli olmaya çalışıyoruz. Özen gösterdiğimiz bir konu.

Sizin eklemek istediğiniz son bir cümle varsa onu da aktarmak isterim.

Nereden duydun bilmiyorum ama çok erken duyurdun kanalın açılacağını ve beni ilk arayıp doğrulatan da sensin. Doğrulatmadan da yayın yapmadın, gazetecilik de budur zaten. Bir kez daha teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim.
 

twitter takip