Geçtiğimiz ay Demirören Haber Ajansı'yla (DHA) yolları ayrılan Diyarbakır Bölge Temsilcisi Mücahit Yolcu, ayrılığın perde arkasını Medyakoridoru'na anlattı...
Gün geçmiyor ki Türkiye medyasının 'bu kadarına da pes' dedirten olaylarına şahit olmayalım. Ve ne tuhaftır ki bu garip olayların arkasında son günlerde tek bir medya kuruluşunun adı geçiyor... Yazıyoruz, mağduriyetleri duyurmaya çalışıyoruz, 'kasıtlı ve bilinçli olarak itibar zedeleme amacı güttüğümüzü' öne sürüyorlar. 'Bir daha yaşanmasın' istiyoruz, her geçen gün daha beterine şahit olduğumuz bir süreç yaşatıyorlar.
Bugün duyuracağımız mağduriyet ise yine Hollywood filmlerine taş çıkaracak cinsten! Geçtiğimiz günlerde Demirören Medya Grubu'na bağlı DHA'nın, işine son verdiği muhabiri Felat Bozaraslan'ın 2 yıldır tazminatını vermediğini ve Bozaraslan'ın yıllarca savaş bölgelerinde çalışmasına rağmen "Savaş muhabirliği yapmamıştır" dediğini duyurmuştuk. Bu kez geçtiğimiz ay işine son verilen DHA'nın Diyarbakır Bölge Temsilcisi Mücahit Yolcu'nun uğradığı haksızlığı gündeme getiriyoruz.
Geçtiğimiz ay DHA ile yollarının ayrıldığını “Kulağıma küpe sözler; 'Sen doğru ol, eğri kendi düzelir! 'Hak var, gam yok!' 'Kötülük edene aynı yöntemle karşılık verirsen farkın olmaz!" sözleriyle sosyal medyadan duyuran Yolcu, kısa bir süre sonra Haber Global'le el sıkışmıştı. Bir süredir mobbing iddialarıyla gündemde olan DHA'da ise bu ani yol ayrımının nedeni merak konusu olmuştu.
Peki ne oldu da Yolcu'nun yıllarca çalıştığı DHA ile yolları ayrıldı, sosyal medyadan paylaştığı bu sitem mesajının arka planında neler vardı?
Medyakoridoru sordu, Mücahit Yolcu anlattı...
"BENİ İSTİFA ETMİŞ GİBİ GÖSTERİP ÇIKIŞIMI VERMİŞLER"
Demirören Haber Ajansı’yla yollarınız neden ve nasıl ayrıldı?
Bana dünyada örneği olmayan bir haksızlık yapıldı. Biliyorsunuz, CNN Türk televizyonu da Demirören Medya Grubu’na bağlı. CNN Türk, benimle çalışmak istemiş ve Genel Müdürümle konuşmuşlar. Genel Müdürüm de bu talebi kabul etmemiş ve konu kapanmış. Aradan 20 gün geçtikten sonra da bana “CNN Türk seni istiyor” dediler. Bilgim olmadığını söylesem de bana inanmadılar. Ardından “istifa et” dediler, kabul etmedim. Sonra da pandemi sürecinde yasak olmasına rağmen beni istifa etmiş gibi gösterip çıkışımı vermişler.
"BANA DÜNYADA ÖRNEĞİ OLMAYAN BİR HAKSIZLIK YAPILDI"
Nasıl yani?
Evet, şaşırtıcı ama gerçek ne yazık ki; maliyeciye soruyorum, avukata soruyorum, SGK uzmanına soruyorum “Türkiye’yi bırakın, dünyada bir örneği yok bunun” dediler.
"BENİ CEZALANDIRMAYA ÇALIŞTILAR"
Peki siz bir dilekçe sunmadan nasıl oluyor da sizi istifa etmiş gibi gösterebiliyorlar? Sizin adınıza dilekçe mi yazmışlar?
Hiçbir istifa dilekçesi vermedim ama istifa etmiş gibi gösterildim! Adıma dilekçe yazılmış kadar işten anlamayacaklarını düşünmem. Çünkü İnsan Kaynakları Direktörlüğü ve Hukuk Servisi var. Bence onlar da biliyorlar tazminatımı alacağımı ama kendi elleriyle değil de mahkeme yoluyla almamı istiyorlar sanırım. Daha önce tavırları böyle değildi. İstemedikleri kişilere haklarını verdiler. Ama memnun olduğunu söyledikleri beni cezalandırmaya çalıştılar. Sonrasında taşlar yerine oturunca insan şöyle düşünüyor; “Biz bunu istifa ettirerek çıkarttıralım. Nasıl olsa bu CNN Türk’e gidecek. Bize dava da açamaz. Dava açsa, aynı grupta olduğu için CNN Türk de işe almaz. Tazminatını da vermemiş oluruz.”
"İSTİFA ETTİĞİMİ SGK'DAN GELEN MESAJLA ÖĞRENDİM"
Peki işten çıkarıldığınızı nasıl öğrendiniz?
Büromuzu yeni taşımıştık. Ben arkadaşlarımla birlikte bir an önce düzeni oluşturmaya çalışırken, elimde tornavida bir şeylerle uğraşırken SGK’dan cep telefonuma gelen kısa mesajla işten çıkışımın verildiğini öğrendim. Üstelik çıkışım 2 gün önce verilmiş ve ben bu süreçte halen bürodayım ve çalışıyorum. Kimse bana çıkışımın verildiğini de söylemedi. Yani 2 gün de hukuksuz şekilde beni büroda sigortasız çalıştırmış oldular.
"BİLİNCİMDEKİ EMEK VE VEFA TANIMLARIYLA BANA YAŞATILAN BİRBİRİNDEN OLDUKÇA IRAK"
İnanılır gibi değil...
2013 yılından bu yana bilfiil çalışıyorum. İlk olarak Şanlıurfa büroda göreve başladım. Ardından Gaziantep, Kahramanmaraş ve son olarak da Diyarbakır olmak üzere 4 büroda görev yaptım. Hiçbirinde de bir sıkıntı yaşamadım. Dağda, taşta yattım. Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı gibi operasyonların hepsini sahada takip ettim. Deprem, sel, kaza, çığ aklınıza ne gelirse bölgedeki hemen hemen tüm sıcak olaylarda çalıştım. Barış Pınarı operasyonunda Mardin Nusaybin'de otelin terasında keskin nişancı ateşine maruz kaldık. Yaklaşık bir saat boyunca canımı hiçe sayıp tüm haber kanallarına canlı yayın yaptım. Kısacası bu mesleğin en zorlu alanlarında çalıştım ama işten çıkarıldığımı SGK’dan öğrendim! Bilincimdeki emek ve vefa tanımlarıyla bana yaşatılan birbirinden oldukça ırak.
"PSİKOLOJİK BASKI GÖRDÜM"
Mobbinge uğradınız mı?
Evet. Sabah akşam, vakitli vakitsiz cep telefonlarımız susmuyordu. Gündemi ve elimizden gelen her şeyi tüm arkadaşlarımla birlikte en iyi şekilde yapmamıza rağmen psikolojik baskı gördüm. Bununla ilgili ajansa ihtarname de çektim. Yaptığımız görünmezdi. Nasıl olsa yaptık. Ama kendi istedikleri basit bir şeyi sanki dünyayı kurtaracaklarmış gibi önemserlerdi.
Uğradığınız haksızlıkla ilgili yasal süreç başlattınız mı?
Tabii ki, başvurumuzu yaptık. Önce arabulucuya gitti. Haklarımı isteyince yanaşmadılar ve arabulucuda uzlaşmak istemediklerini ilettiler. Bu nedenle dava yoluna gidilecek. İşten ayrıldıktan sonra İnsan Kaynakları Direktörlüğü'nden aradılar. İletişimde problem olduğunu bir anlaşmazlık olduğunu ifade ettiler ama benim halen kanıksayamadığım durum duygusal bakmam. Çünkü, yıllardır çalıştığınız kurum.. Ailenizden, dostlarınızdan ve yaşamınızdan çalıyorsunuz. Çalıştığım kurumdaki tüm arkadaşlarım benden daha iyi insanlar. Ama yönetim anlayışı işe ticarethane gözüyle bakmakta ve bu da giderek başarısızlık ve yaprak dökümlerine neden oluyor. O yöneticiler, klimalı ortamlarda, sağlıklı ve insan gibi yaşarken biz dağda bayırda yiyecek yemek bulamadığımız zamanlar geçirdik. Ama onlar, koltuklarında rahat ve kat be kat fazla paralar alırken, bizi tam tersine şartlarda çalıştırdılar. Şu an ajansta yöneticiler dışında memnun olan kimse yok. Yöneticiler de zaten sahadaki arkadaşlarla aynı şartlarda olmadığı için onlara hayat hoş tabi. Ben kimseye kırgın ve küs değilim. Genel Müdürüme bana inanmamasına rağmen haber gönderttim. Bana inansaydı iyi olurdu. Hakkımı herkese helal ettim. Eğer inançları ve vicdanları varsa zaten mutlaka hakkım onlardan bir şekilde çıkar. Ama kurumsal olarak emeğimin karşılığını da bırakmayacağım. Zaten kendi vicdanları onları rahat bırakmayacak. Bilmeyene ve inanmayana da söyleyecek sözüm zaten yok!