'Sanayi tam da kadın işi... Kadınlardaki duygusal zeka, üretimde çok işe yarıyor'
ABONE OL
Ceres Yayınları'ndan çıkan "Kadın Sanayici Olmaz mı Dediniz?" adlı kitapla tanıştığımda aklımdan geçen ilk şey, yıllardır erkek egemen bir yapıya sahip olan sanayi sektörünün asıl kahramanlarının gün yüzüne çıkarılmasının önemiydi. Posta yoluyla elime ulaşan ve Tezmaksan A.Ş'nin Koordinatörü Yalçın Paslı tarafından kaleme alınan kitabın sayfa aralarında ise Tezmaksan'ın Genel Müdürü Hakan Aydoğdu'nun kadın sanayicilerin önemini vurguladığı mektubu yer alıyordu.
Fark yaratan 21 sanayici kadının başarı ve yaşam öyküsünün anlatıldığı bu ilham dolu kitabın yaratıcıları Yalçın Paslı ve Hakan Aydoğdu, Medyakoridoru'nun sorularını yanıtladı...
Türkiye'de kadın sanayicileri anlatan ilk kitap mı bu?
Yalçın Paslı: Şimdiye kadar hiç görmedim.
Hakan Aydoğdu: Ben de hiç denk gelmedim. Karma çok var ama sırf kadınlar için yazılmış bir kitap bilmiyorum.
Y.P: Büyük holdinglerin kadın yöneticilerini anlatan kitaplar var. Bu kitapta gördüğümüz kadınlar ise sanayinin gizli kahramanları. Çok göz önünde olmayan ama aslında hayatımızda birçok şeye dokunduğumuzda hepsinin eli kolu olan onlardır. Bu insanları yazarken de bir ayrım yapmadık. Çünkü zaten sayıları az. Az olana da ulaşmakta zorlandık ama sağ olsunlar kendi aralarında bir ağları vardı. Onların vasıtasıyla ulaşma imkânımız oldu.
“Gizli kahraman” olduklarından bahsettiniz sanayici kadınların. Sizce bu doğru mu, geri planda mı olmalılar?
H.A: Elbette ön planda olmaları gerekiyor. Bu kitabın yazılmasının nedeni de o algıyı açmak, farkındalık yaratmak.
Kitap bu günlere nasıl geldi peki?
H.A: Biz sanayide CNC tezgahlar dediğimiz makina yapan makinaların satış ve servis hizmetlerini sunuyoruz.
Robot olarak da düşünebilir miyiz bu makinaları?
H.A: Evet, düşünebilirsiniz. Gelişmiş ülkelerin tamamında takım tezgahı kullanımı üst seviyededir. Çünkü bugün üreteceğiniz, uçak, roket, araba, diş implantından tutun, protezlere kadar medikal sektöründe, kalıpçılık, beyaz eşya ve makine imalatı hep bu makinalarla yapılıyor. Türkiye’de 1980’li yıllardan sonra başladık makineleşmeye. Ondan önce çok geri kalmışız. Öyleymiş gibi gösteriliyoruz ama sanayi ülkesi değiliz biz. Hane halkının sadece yüzde 30’u sanayide çalışıyor. Hızlıca sanayileşmemiz lazım. Yerli araba üretiminden bahsediliyor mesela ama makineleşmeden olmuyor. Bu anlamda çok geri kaldık. Özellikle Necmettin Erbakan döneminde başlatılan bir ağır sanayi hamlesi vardı. Sonra hepsi “Zarar eden kamu iktisadi teşebbüsleri” adı altında kapatıldı ve biz ithalatçı bir ülke haline geldik. Çok geç başladık ama bir avantajımız var.
Nedir?
H.A: Makinalar artık bilgisayar kontrolünde ve bizim çocuklarımızın elinden akıllı cihazlar düşmüyor. Çok çabuk adapte olabiliriz. Örneğin bir uçağın pervanesi yapılacak, hep duyduğumuz şey “Yetişmiş eleman yok.” Bir tarafta iş yapmak isteyen müteşebbis var, bir tarafta da Sanayi Bakanlığı var ama bir türlü bir şey çıkmıyor. Müşterilerden hep duyduğumuz şey “Bu işi çözelim…” Milli Eğitim Bakanlığı’na gidiyorsunuz, müfredatlar eski… Onlar ‘evet’ diyor, eskiyi şikâyet ediyor. Yeni gelen hiçbir şeyi değiştirmiyor. Farkında mısınız bilmiyorum ama sürekli bir değişim var. Sadece isimler değişiyor, sistem değişmiyor. Biz de ‘Okyanustan birkaç deniz yıldızı kurtarabilir miyiz acaba’ diye düşünerek Tezmaksan Akademi’yi kurduk. Meslek liselerindeki makinalar eski, müfredatlar eski, oradan çıkan çocuklar da bir yere gittikleri zaman işveren de “Hiçbir şey üretmeden mi seni gönderdiler” diyor. Böyle bir kısır döngü var. Madem müfredatlar eski, biz de işin içine girdik ve bir kitap hazırlamaya karar verdik. “CNC Operatörünün El Kitabı” adında bir kitap ortaya çıkardık.
İlk hazırladığınız kitaptı değil mi?
H.A: Evet. Talepte bulunan okullara da bu kitabı ücretsiz dağıtmaya başladık. Ancak bu çığ gibi büyüdü. 10 bin adet basmıştık, ilk yıl tükendi. Şimdi beşinci baskıdayız ve 50 bin adede doğru gidiyoruz. Çünkü okullarda yardımcı kaynak kitabı olarak okutuyorlar bu kitabı. Haliyle güncel bilgiler de orada. Dolayısıyla ücretsiz de dağıttığımız için talep etmeye başladılar. Böyle olunca çocuklar sevmeye de başladılar. Biz de sadece kitapla yetinmeyin o halde deyip, gelin ücretsiz eğitim verelim size dedik. 1 yıl boyunca aldıkları eğitimi, hap halinde 1 haftada öğrencilere vermeye başladık.
Ne zaman başladınız bu eğitimlere?
H.A: Aralık 2015’te başladık.
Hala devam ediyor mu?
H.A: Elbette. 1000’in üzerinde öğrenci eğittik şimdiye kadar.
Y.P: Ve ücretsiz…
Özellikle de ücretsiz olarak bu eğitimleri vermeniz büyük önem arz ediyor…
H.A: Akademimize gelen çocuklara eğitimlere başlamadan önce bir anket yapıyorduk ve kaçınız mezun olduktan sonra sanayide çalışacak diye sorduğumuzda 10 kişiden sadece 2’si çalışacağını söylüyordu. Yüzde 80’i devletin parasıyla ileride işine yaramayacak bir eğitim alıyor. Biz de bu mesleği çocuklara sevdirmeye karar verdik. Buraya eğitime geldiklerinde birçoğunun düşüncelerinin değiştiğini fark ettik. Aradaki fark yüzde 80’den yüzde 50’ye düştü. Televizyon dizilerimizde bile “Derslerine çalışmazsan seni tornacıya veririm” diye bir replik var. “Mavi yakalı olduğu zaman fakir olurlar ve kızlar onlara bakmaz. Kızlar hep zengin çocuğun peşindedir” gibi klasik bir algı var.
Hemen hemen her Türk dizisinde görebileceğimiz bir hikâye evet…
H.A: Ama algı böyle. (Gülüyor) Biz de müşterilerimize gidiyoruz, tam bir başarı hikayesi, adam yanında 1000 kişi çalıştırıyor ama sanat okulu mezunu. Şimdilerin meslek lisesi. Oradan çıkmış ama sebat etmiş, ufak bir tornayla başlamış, 10 yıl birinin yanında çırak olmuş, sonra usta olmuş, sonra ayrılmış bir makine almış derken büyüte büyüte bu seviyelere gelmiş. Bunları kendi aramızda konuşurken Yalçın Bey bu kitap fikrini sundu ve çalışmalara başladık.
*Yalçın Paslı
Fikir Yalçın Bey’den çıktı yani?
Y.P: Aslında birlikte karar verdik.
Siz aynı zamanda Tezmaksan’ın koordinatörüsünüz...
Y.P: Evet.
Kaç yıldır bu firmadasınız?
Y.P: Yaklaşık 10 yıldır buradayım. Plaket verirler herhalde yakında. (Gülüyor)
Bir de operatörler için “Pratik Sorun Giderme” kitabı da hazırlamışsınız. O kitabın fikri de mi size ait?
H.A: Tezmaksan Akademi’nin içinden çıktı o kitap. Şirket çalışanları gönüllü olarak akademide de çalıştılar. Bunun için ekstra bir ücret de istemediler. Dolayısıyla sektörle ilgili öğrencilerden sonra operatörler için de bir kitap hazırlamış olduk. Yaşadıkları problemleri kendileri çözebilsinler diye oluşturduğumuz bir kitap bu. Kitap sayısı da böylece çoğaldı gitti. Sonra Yalçın Bey’den şöyle güzel bir fikir geldi; “Tornayla Şekillenen Hayatlar adında bir kitap yazmak istiyorum ben” dedi. Çünkü aslında sanayinin gizli kahramanları tornacılar. Türkiye’de üretilmeyeni üreten bu insanlar. Ama çoğunun ismini hiçbirimiz bilmiyoruz. Bir dünya markası çıkaramıyoruz. Firmalarımızın yüzde 90’ı KOBİ dediğimiz firmalar. Ama Kore’de de Amerika’da da KOBİ diye başlayıp globale yayılmış o firmalar. İşte bunların önünün açılması lazım. Çoğunun yanında 1000-1500 kişi çalışıyor, hepsi sosyal sorumluluk yapmaya çalışıyor ama bir o kadar da utangaç insanlar, kendilerini göstermiyorlar. Yalçın Bey bir bir dolaşmaya başladı bu insanların kapısını ve buradan sonrasını da kendisi anlatsın…
Nasıl hikayelerle karşılaştınız Yalçın Bey?
Y.P: Enteresan hikayeler çıktı ve ilk kitabı 26 sanayiciyle yaptık. Sonra da o kitapları okullara verdik. Ardından mesleği sevdirmek adına meslek liselerine seminerler vermeye başladık. Çocuklara “Çok güzel bir meslek seçmişsiniz, bakın bunun geleceği var, yarın öbür gün siz de bu insanlar gibi azim gösterirseniz kendi işinizin sahibi olursunuz, yanınızda da yüzlerce binlerce kişiyi çalıştırırsınız” diyerek başladık seminerlere. Sonra bir gün kız öğrencilerden biri “Hep erkek sanayicileri örnek veriyorsunuz, hiç kadın sanayicimiz yok mu” dedi.
Aslında bu kitabın fikri de bir kadından çıkmış…
Y.P: Ben de bir kız çocuğu babasıyım ve bunu ihmal etmiştim. Ardından bundan sonraki kitapta yalnızca kadın sanayicilerin olacağı sözünü verdim. İkinci ve üçüncü kitaba böyle başlamış olduk.
Nasıl ulaştınız peki kitaptaki sanayici kadınlara?
Y.P: Öncelikle kendi müşteri portföyümüzden ulaşalım dedik ama hem kadın sanayici sayısı az, hem de hayat hikayesi olan, mütevazi ama tecrübesi anlamında da sonraki kuşaklara bilgi aktarabilecek kişiler olmasına özen gösterdik. Yazdıktan sonra baktık ki hakikaten kitapta olması gereken doğru kişileri seçmişiz.
Kitap yayınlandıktan sonra nasıl geri dönüşler aldınız?
Y.P: Erkekler için de kadınlar için de kitap yazdım. Erkek sanayicileri anlattığım kitabı götürüp takdim ettiğimde, kısa bir incelemeden sonra masanın üzerine koyup “Ne içersin” diye soruyorlar. Erkeklerdeki tepki bu. (Gülüyor) Kitabı kadınlara götürdüğümde ise hemen birkaç hikaye okunuyor ve “Nereden temin edebiliriz” diye soruluyor. Elbette profesyonel yayıncı değiliz bizler. Bu kitaptan önceki kitaplarda da bütçeyi biraz kısıtlı tuttuğum için çok profesyonel bir şey ortaya çıkmadı. Kadınlar da “Kitap çok güzel, buna bir kadın eli değmeli” dediler. Ardından bu kitabı Ceres Yayınları’yla buluşturdular. Kapak ve sayfa düzeni de yeniden tasarlanmış oldu. Dolayısıyla ikinci baskının bu şekilde oluşmasını sağlayan da yine kadınların fikri. Çünkü onlar da gençlere mesaj vermek istiyorlar.
Peki bu kitabı hazırlarken, sizlerin düşünce yapısında ne gibi değişimler oldu? Ne tür kazanımlar elde ettiniz?
Y.P: Kitaptaki insanları tanımak hayatımı çok zenginleştirdi. Çünkü onlar benim için ulaşılmazdı. Belki de tesadüfen o statüye gelmişlerdi ama karşılıklı konuşup tanışınca hakikaten kocaman bir dünyaları olduğunu görüyorsunuz. Benim açımdan bu çok büyük bir kazanım oldu. Mesela şimdi kızımı daha iyi anlayabiliyorum.
*Hakan Aydoğdu
Siz Hakan Bey?
H.A: Biz 7 kardeşiz ve 5’i kız. 2 tane de kızım var, evde de 3 kadınla yaşıyorum yani. Dolayısıyla kadınları iyi tanıdığımı düşünüyorum. (Gülüyor) Bizim sektörün Takım Tezgahları Sanayici ve İş Adamları Derneği (TİAD) adında bir derneği var. Bu derneğin başkanlığını yaparken, kadınların sanayide kullanılma zamanı olduğunu fark ettim. Çünkü iş gücü yok, sadece beyninizi kullanıyorsunuz. Kadın-erkek eşitliği sağlandı. O algı hala devam ediyordu ve biz bunu yıkmaya çalışıyorduk. Neydi peki o algı? Neymiş efendim “Kadın sanayide olmazmış…” Eskiden öyleymiş şartlar ama şimdi tam tersi bir durum var. Bir gün Trakya tarafında bir müşteri ziyaretine gitmiştim. Baktım makinanın başında kadın operatörler var. Neden kadın çalıştırıyorsun diye sorduğumda, “Buradaki erkekler öğle saatlerinde içmeye başlıyorlar. Maaşlarını aldıkları gün meyhaneye giderler ve orada yerler parayı. Kadınlar işlerine daha sadıklar” yanıtını verdi. Dolayısıyla bu iş tam kadın işi aslında. Sektör, “Türkiye’de operatör yok” diye şikayet ediyor ama bir o kadar da kullanılmayan gizli bir güç var. O kadınları okullarını bitirdikten sonra neden çalıştırmıyorsunuz? Yapmanız gereken tek şey, iş yerinizde bir kadın tuvaleti ve giyinme odasını yapmak. Kaldı ki kadının olduğu ortamda erkekler de kendisine çekidüzen veriyor. Kavga, kötü söz olmuyor, aksine iş disiplini oluyor. Dolayısıyla iş de eğlenceli hale geliyor. Biz bunu gündeme getirip söyledikçe de Anadolu’da bile kadın operatör çalışmaya başladı. Kadınlardaki duygusal zeka üretimde çok işe yarıyor.
Y.P: Hakan Bey’in söylediklerine ek olarak, Dünya Bankası’nın Dünya Eşitsizlik Raporu’ndan da söz etmek istiyorum. Orada bakarsanız, Türkiye’de Mühendislik Fakülteleri’nden mezun olan kadınlarımızın ancak yüzde 30’u sektörde istihdam edilebiliyor. Yüzde 70’i o diplomayı alıyor ve boşa çıkıyor. Bu oran bizim gibi ülkelerde yüzde 60 civarında. Korkunç bir kayıp bu.
Öncüsü olduğunuz bu proje, umarım diğer şirketlere de bir örnek teşkil eder ve kadın çalışanların sayısı farklı alanlarda da giderek artar…
H.A: Erkek yatırımcılar kızlarını genellikle paraya sahip çıksın diye muhasebe alanında çalıştırıyorlar. Çok yanlış bir olgu. Bu kitapla biz onu da gösterdik. Kadın liderlerimiz var. Korkmayın, kızlar da belki cesaretlenmeli. Yeni projemiz de gençlerle ilgili.
Nedir?
Y.P: Gençler Youtube seyrediyor. Buna benim kızım da dahil. Dolayısıyla biz de röportaj tarzında bir video oluşturma kararı aldık. Okumuyorlar, bari seyrederek öğrensinler. Kadınların çizdiği yolu görsünler. Mesela meslek liselerinde bazen dersi anlatırsınız hiçbir şey ifade etmez ama seyrettirdiğinizde öğrencinin hafızasında çok fazla yer alır. Bir de kitabın sonlarına doğru kadınlarımızın gençlerimize tavsiyeleri var. Neticede bu insanlar da o yollardan geçtiler. Bayağı bir tecrübe sahibi oldular. Hiç olmazsa arkadan gelen gençlerimiz, o sıkıntıları çekmesinler veya o yolları biraz daha bilinçli geçsinler ki ülkeyi daha üst seviyeye taşısınlar. Bunu bir belgesel filmle de destekleyebilirsek çok daha anlamlı olur.
Peki bu kitabı okumak isteyenler nerelerden edinebilirler?
Y.P: Birinci baskı Tezmaksan’ın internet sitesinde satışa çıktı. Ceres Yayınları’ndan çıkan bu ikinci baskı ise hem internette hem de bütün kitapçılarda mevcut.