Anadolu Ajansı ve TRT’de çalışan gazetecilere uygulanan toplu iş sözleşmesi, 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda yer bulan ‘Teşmil’ uygulamasıyla tüm basın emekçilerine uygulanmalıdır
Gazeteciliğin ve gazetecilerin sorunları, sadece basın meslek çalışanlarını değil toplumun tüm kesimlerini ilgilendirir. Halkın haber alma, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin hayata geçirilmesinde olmazsa olmaz unsurlardan biridir basın emekçileri. Dolayısıyla mesleklerinin gereklerini tam olarak yerine getirememelerine yol açan kötü çalışma koşulları, doğrudan bir demokrasi ve özgürlük sorunudur.
Özellikle son yıllarda ülkemizde basın emekçilerinin çalışma şartları, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana hiç olmadığı kadar kötüleşmiştir. Hele de 2018 yılından bu yana sürmekte olan ekonomik kriz dönemi boyunca gazeteciler, tüm sektörler içerisinde çalışma koşulları en çok kötüleşenler arasında başı çekmektedir. Çalışan gazetecilerin ekseriyeti günde 10 saati, haftada 6 günü bulan yoğun ve stresli bir tempo yetmezmiş gibi bırakın yoksulluk sınırını, açlık sınırı civarında bir ücrete maruz bırakılmaktadırlar.
Tüm bu ağır çalışma koşulları ve haysiyet kırıcı ücretlere rağmen birçok gazeteci, işsiz kaldıklarında bu ücretlere bile ulaşamayacakları endişesi taşıyor. Biliriz ki iş güvencesiz, kendisi ve ailesi asgari yaşam koşullarına dahi sahip olmayan, her an kapının önüne konulma kaygısı taşıyan bir gazetecinin basın özgürlüğüne katkısı, olması gerektiği kadar değil işverenlerinin ve güç odaklarının verdiği izin kadardır.
TİS’den kaçan basın patronları haksız rekabete yol açıyor
Basın emekçilerinin bu insanlık dışı çalışma koşullarının bir nebze de olsa iyileştirilmesi adına bir önerimiz var: 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda da kendisine yer bulan ‘Toplu İş Sözleşmesinin Teşmili’ sağlansın. “Teşmil” kelimesinin TDK Sözlüğü’ndeki karşılığı “kapsamına alma”. Biraz daha açacak olursak ‘Teşmil’, herhangi bir işkolunda bazı işverenlerin Toplu İş Sözleşmesi (TİS) dışında kalmalarının işverenler arasında yaratacağı haksız rekabeti gidermek üzere TİS uygulamasını geniş bir alana yayarak işçilerin hayat seviyesini yükseltecek, eşit işe eşit ücret ilkesinin gerçekleşmesine ve o işkolunda benzer kuralların yerleşmesine yardımcı olmak üzere çalışma yasalarımızda kendisine yer bulan bir yöntem. Yasa koyucu, Teşmil aracılığıyla bir işkolundaki işletmeler arası ücret ve çalışma koşullarındaki farkların azaltılmasını hedefliyor.
6356 Sayılı Kanun’un 40. Maddesi aynen şöyle: Cumhurbaşkanı; teşmili yapılacak işyerinin kurulu bulunduğu işkolunda en çok üyeye sahip sendikanın yapmış olduğu bir toplu iş sözleşmesini, o işkolundaki işçi veya işveren sendikalarının veya ilgili işverenlerden birinin ya da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının talebi üzerine, Yüksek Hakem Kurulunun görüşünü aldıktan sonra tamamen veya kısmen ya da zorunlu değişiklikleri yaparak, o işkolunda toplu iş sözleşmesi bulunmayan işyeri veya işyerlerine teşmil edebilir. (…)
Basın sektöründe 97,720 sigortalı çalışıyor
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yayınladığı son verilere göre (6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Gereğince; İşkollarındaki İşçi Sayıları ve Sendikaların Üye Sayılarına İlişkin 2023 Temmuz Ayı İstatistikleri Hakkında Tebliğ), Basın, Yayın ve Gazetecilik İşkolu’nda toplam işçi sayısı: 97 bin 720.
Sendika adı: Üye sayısı: %:
Basın-İş 3,104 3,18
TGS 1,953 2
Disk-Basın-İş 422 0,44
Medya-İş 5,890 6,03
Lider Medya-Sen 1 0.01
Yasanın işaret ettiği sendika Medya-İş
Basın alanında en çok üye sayısına sahip sendika Medya-İş. Hak-İş’e bağlı bu sendika, o güne kadar Anadolu Ajansı’nda TİS imzalamaya yetkili Türkiye Gazeteciler Sendikası’na (TGS) üye olan Ajans çalışanlarının yukarıdan gelen baskı ve hak kaybına uğrama korkusuyla sendika değiştirmeleri üzerine 2012 yılında kuruldu. TGS’nin ise, yöneticilerinin tamamına yakını iktidar yanlısı gazetecilerden oluşan bu sendikaya karşı tavrı net: “Köle gibi çalışan, düşük ücret alan bir ajans çalışanı istiyorlar. Çalışanın haklarını gasp eden işveren ve buna ortak olan sözde bir sendika var karşımızda.”
Medya-İş, Anadolu Ajansı ve sonradan TİS imzalamaya hak kazandığı TRT ile bu yılın ortasına doğru yeni bir toplu iş sözleşmesi imzalayacak. Yasa maddesinde açıkça ifade edildiği gibi, bu sendikanın AA ve/veya TRT’de yapacağı toplu iş sözleşmesinin sektörün tamamına teşmil edilmesi (yayılması) olanaklı. Bunun için herhangi bir basın sendikasının veya Çalışma Bakanı’nın talebi yeterli. Sonrasındaysa bu talep Cumhurbaşkanlığı’na gidiyor. Yani son onay mercii, her alanda olduğu gibi Beştepe. Dolayısıyla yasalardan kaynaklanan “Teşmil” hakkımızı hayata geçirebilmek için en güçlü şekilde haykırmamız ve sesimizi iktidara duyurmamız gerekiyor. Altını özellikle çizmek isterim ki yasa maddesi, Teşmil uygulanacak işyerlerindeki gazetecilerin Medya-İş’e üye olmasını zorunlu kılmıyor.
Yani basın emekçileri, istediği herhangi bir basın sendikasına üye olabilirler. Kim bilir belki böyle bir gelişme, fikir işçisi olduğunu görmezden gelip sendika üyeliğinden imtina eden çoğu gazeteciyi de sendikalı olmaya özendirir ve sektördeki sendikalılık oranını %11,5’lerden çok daha yukarılara taşıyabilir.
ILO’nun tavsiye kararı var, AB’de sıkça uygulanıyor
Teşmil uygulaması, Türkiye’nin 1932’den bu yana üyesi olduğu ILO’nun (Uluslararası Çalışma Örgütü) belgelerinde de yer alan bir düzenleme. Hatta mazisi o kadar eski ki, ILO’nun 1951 tarihli TİS’lere rehber olacak tavsiye kararında da Teşmil’e yer veriliyor. Diğer yandan “aday ülke” olduğumuz Avrupa Birliği’ndeki (AB) birçok ülkede de teşmil mekanizmasına sıklıkla başvuruluyor. Hatta çoğu AB ülkesinde çalışma bakanlıklarının idari kararı, teşmil uygulanması için yeterli olabiliyor. Bir AB kuruluşu olan Eurofound verilerine göre, Almanya’da, ki sadece 2008 yılında, 64 bin 300 sözleşmenin 640’ı teşmil edildi. Almanya’da işkolu düzeyinde ücret belirleme yöntemi olarak sektörel toplu iş sözleşmelerinin daha geniş bir gönüllü kabulü yönünde eğilim mevcut.
İşsiz ve emekli gazeteciler de destek bekliyor?
Günümüzde çalışan gazetecilerin çoğu yoksul ve mutsuz. İşsiz binlerce basın emekçisiyse (ki sayıları 10 bini aşıyor) çıkış arıyor. Oysa biz gazetecilerin ihtiyacı olan öncelikli şey cesaretin, örgütlülüğün, dayanışmanın ve emeğin gücüne inanmak. Davetimiz dürüst, vicdanlı ve meslek etiğine sahip çıkan tüm meslektaşlarımıza, basın meslek örgütlerine, Meclis’teki gazeteci milletvekillerine. Ayrıca hangi görüşten olursa olsun gerçeğin peşinden koşan kamuoyuna. Davetimiz, halkımızın gerçeğe ulaşma hakkını savunmak için, aramızdaki tüm görüş farklılıklarını erteleyip haklarımızı ve alın terimizin karşılığını alabileceğimiz özgür, güçlü ve örgütlü bir basın için bir arada durmaya destek vermeye hazır olanlara…
Bu mücadeleyi daha da büyütüp sadece sektörün bugünü ve çalışan gazeteciler için değil, mesleğimizin deneyim ve birikim yanını oluşturan, birçoğu mesleğinden zoraki kopartılan deneyimli ve tecrübeli meslektaşlarımızın yaşam koşullarını iyileştirecek olanakların da yaratılması, bir diğer önemli hedeflerimizden biri olmak zorundadır. Keza, bir gecede onlarca arkadaşıyla beraber kapı önüne konan, bazıları işten atıldıklarını çalıştıkları basın kuruluşunun girişinde, giriş kartının alarm vermesiyle öğrenen işsiz gazeteciler de dayanışmayı görmek istiyor, meslektaşlarının ve toplumun onlara desteğini bekliyorlar. Her türlü iktidar odakları ve sermaye karşısında dik durabilmek, halkımızın basın ve ifade özgürlüğüne daha fazla katkıda bulunabilmek için tüm basın emekçilerinin ve okurlarımızın/izleyicilerimizin seslerini artık daha gür duyurması şarttır.
Bu bağlamda, yeniden hatırlatmak isterim ki, gazeteciliğin ve gazetecilerin sorunları sadece biz gazetecileri ilgilendirmiyor. Demokratik toplumun tüm bileşenlerinin gazetecilerin sesine ses vermesini, bu dayanışma çağrısına sahip çıkmasını bekliyoruz. “Gazetecilik yapıyorum, hak ettiğim saygıyı görüyor, insan gibi çalışıyor ve yaşayabiliyorum” diyebilmek için hep birlikte kolları yeniden sıvamanın zamanı…