Canan Kaya

Gazeteci Kutlu Esendemir ve Rabia Naz'n babası Şaban Vatan 'Yokluk' belgeselini Medyakoridoru'na anlattı!

ABONE OL

12 Nisan 2018... Bu tarih yalnızca, Türkiye'nin acı yüklü tarih sayfalarına eklenen bir takvim yaprağından ibaret değil. Aynı zamanda bir babanın gece gündüz verdiği hukuk mücadelesi ve adaletin yoksunluğunun göstergesi...

Giresun'un Eynesil ilçesinde yaşayan 11 yaşındaki Rabia Naz Vatan,12 Nisan 2018 tarihinde evinin önünde yaralı olarak bulunmuş ve kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmişti. Olay sonrası yapılan ilk açıklamalara göre, Rabia Naz’a araba çarpmış ve sürücü küçük kızı bırakıp kaçmıştı. Ancak daha sonra yetkililer, Rabia Naz’ın kendisini evinin çatısından attığını, olayın intihar olduğunu beyan etmişler ve soruşturmanın akışı da bir anda değişmişti.

Baba şaban Vatan, bu açıklamayı yeterli bulmadı ve olayın izini sürmeye başladı. Elde ettiği deliller, iktidar partisi AKP’nin ilçedeki belediye başkanının yeğeninin bu suça dahil olduğuna işaret ediyordu. Muhalefet partileri ve gazeteciler bu konunun aydınlatılması talebinde bulundular. Gazeteci Metin Cihan, konuyu kamuoyuna duyurduğu için iktidar yandaşı basın tarafından hedef gösterildi ve bunun sonucu olarak ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.

Almanya'nın başkenti Berlin'de yaşaan gazeteci Kutlu Esendemir ise "Rabia Naz'a ne oldu?" sorusundan yola çıkarak "Yokluk "adını verdiği bir belgesel çekti. İlk gösterimi bu akşam Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün (RSF) düzenlediği prömiyerle Berlin'de yapılacak olan belgeselin hazırlık sürecini Kutlu Esendemir ve Rabia Naz'ın babası Şaban Vatan'dan dinledik...

*Şaban Vatan (Rabia Naz'ın babası)

 

"BİZE HER TÜRLÜ YOKLUĞU YAŞATTILAR"

Belgesel, çocuğunu şüpheli bir ölümle kaybeden bir ailenin neler yaşamak zorunda kaldığı bir süreci anlatıyor. Adı da bu yüzden “Yokluk” zaten... Biz gayet neşeli ve huzurlu bir hayat süren aile iken, bir anda çocuğumuzu kaybetmekle beraber, insani boyutta yaşanabilecek her türlü yokluğu bize yaşatmış oldular. Bu konu da tüm detaylarıyla beraber belgeselde insanlara aktarılmış durumda. Kutlu Bey de zaten yapılabilecek her şeyi bir yapımcı olarak yapmış.

"OLAY JAPONYA BASININDA BİLE MANŞET OLDU"

Bu konu, ülkemizde 11 yaşındaki bir çocuğun ölümü üzerinden nasıl iftiralar atıldığının ve kurumların baskıyla nasıl bir hale getirildiğinin tablosudur. Bu belgeselin, Rabia Naz’ımız için adalet arayışı sürecinin tüm dünyada duyulması açısından önemi büyük. Tarih, Rabia Naz’ımızın adını yazacak. İnanıyorum ki Rabia Naz’ın adaleti sağlanırsa, ülkemizde ve dünyada bir emsal durum teşkil edecek. Çünkü belgesel bildiğim kadarıyla İngilizce altyazılı gösterilecek ve 9 ayrı dilde sunulacak. Bu olay Japonya basınında dahi manşet olarak yayınlandı. Mücadelemizin belgeselle daha da güçleneceğini düşünüyorum.

"ÖNCEKİ DOSYANIN AVUKATLARIYLA YOLLARIMIZI AYIRDIK. O AVUKATLARLA İLGİLİ ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE SKANDAL BİLGİLER PAYLAŞACAĞIM"

Dava dosyasına takipsizlik verilmiş olsa da, avukatım Kemal Aytaç önderliğinde, İstanbul Barosu’nun duyarlılığıyla oluşturulan komisyondaki 9 avukatımız savunmaya devam ediyorlar. Önceki dosyanın avukatlarıyla artık hiçbir ilişkimiz ve diyaloğumuz yok. Çünkü önceki avukatlarımızla ilgili daha sonra açıklamayı düşündüğüm bazı skandal durumlar var. Şu anda mevcut avukatlarımızla yolumuza devam ediyoruz.

"OLAYI ANAYASA MAHKEMESİ'NE TAŞIYACAĞIZ"

Ayrıca Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) başvuru yapma süreci içerisindeyiz. Umarım beklediğimiz neticede bir sonuç alabiliriz. Olur da alamazsak, olayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıyacağız.

"SAVCILIK TAMAMEN HUKUK DIŞI OLARAK DOSYAYA TAKİPSİZLİK VERDİ"

Bu tür olayalar Türkiye’de ilk değil... Ne yazık ki hala yaşanmaya da devam ediyor. Ben esnaf olduğum için ve hareket alanım kısıtlı olmadığı için bu kadar sesimi çıkarabildim ve her şeyimle kızımın adalet arayışına odaklanabildim. Sabahlara kadar tek bir gün boşluk vermeden sosyal medyada gündem yaratabildim. Karşılaştığımız tüm olumsuz durumlara rağmen hiçbir zaman umudumu yitirmedim. Çünkü inandığımız bir şey var ki bizim kızımız öldürüldü! 11 yaşındaki bir çocuk ölüme terk edildi! Hukuken olayın şeklinin ne olduğu bilinmiyor olsa dahi -ki ben biliyorum, sonuçta Rabia Naz oraya bırakıldı ve savcılık tamamen hukuk dışı olarak dosyaya takipsizlik verdi.

Bu yaşanan olay, belki de dünyanın başka bir köşesinde defalarca yaşanmıştır. İşte bu belgeselle, insanlar uyanacak ve adaletini arayacak.

Kutlu Esendemir (Gazeteci- Yokluk belgeselinin yapımcısı)

"BELGESELİ 9 AYDA ÇEKTİM"

Rabia Naz, 12 Nisan 2018 tarihinde yaşamını yitirdi. Ardından babası Şaban Bey’in müthiş hukuk mücadelesiyle, 1 yıl sonra da gazeteci Metin Cihan’ın çabalarıyla sosyal medyada gündem olmaya başladı. Ben de 13 aydır Almanya’nın başkenti Berlin’de yaşıyorum. Metin’in ve Şaban Bey’in mücadelesi hep aklımı kurcalıyordu. Geçen yıl ekim ayında bu konuyla ilgili ne yapacağımı düşünürken aklıma belgesel yapma fikri düştü. En azından gelecekte ‘Ne olmuştu?’ diye sorduklarında derli toplu bir kaynak yaratmak istedim.

Metin Cihan (Rabia Naz'ın şüpheli ölümünü kamuoyuna ilk duyuran gazeteci)

Daha sonra bu fikrimi telefonda Metin’e anlattım. Ardından da Şaban Bey’e ulaştım. O da çok sıcak yaklaştı. Sonra Metin’le Belgrad’ta buluştuk ve orada 4 gün süren bir çekim yaptık. Şaban Bey’in görüntülerini ise İstanbul’daki arkadaşlarım çekti. Sonrasında da iş kendiliğinden ortaya çıktı. Belgesel 38 dakika sürüyor ama yaklaşık 9 aylık bir emeğin ürünü tabii ki.

"ŞABAN BEY ÇOK SICAK KARŞILADI"

Şaban Bey’le ilk görüşmemizden son görüşmemize kadar son derece sıcak gelişti her şey. Tüm görüşmelerimiz Rabia Naz’ın vefatı ve Şaban Bey’in hukuk mücadelesi üzerine oldu. Bu süreçte de bir sürü badire atlattı. Oldukça pozitif yaklaştı. Zaten kendisi de olaya çok hakim.

Esendemir, belgeselin adının “Yokluk” olarak belirlenmesini şu cümlelerle anlatıyor:

En önemlisi Rabia Naz yok... Adalet yok, medya özgürlüğü yok... Zaten belgeselin 700 bine yakın izlenmesinin nedeni de insanların bu adalete susamışlığı gibi geliyor bana.

"BELGESELE 4 ÜLKEDEN 15 ARKADAŞIM EMEK VERDİ"

"RABİA NAZ'I DÜNYA KAMUOYUNDA DA TANITMAK İSTEDİM"

Rabia Naz’ın ölümünün üzerinden 2 yıl geçtiği için yer yer bu konudaki duyarlılık sönmüş gibi görünse de bir yerden bir kıvılcım patlıyor, bir umut doğuyor ve “Rabia Naz’a ne oldu?” sorusu kesintilere uğrasa da sorulmaya devam ediyor. Bu belgesele 4 ülkeden 15’e yakın arkadaş emek verdi ve birbirlerini hiç tanımıyorlardı. O yüzden ben çocukların ülkeleri kadar dünyaya da ait olduklarını düşünüyorum. Dikkat ederseniz bütün çocuk şarkılarında da dünya sözcüğü geçer. Bu anlamda Türkiye kamuoyuna olduğu kadar, dünya kamuoyuna da elimden geldiğince Rabia Naz’ı tanıtmak ve ölümünün ardındaki soru işaretlerini taşımak istedim.

"YOKLUK, TAMAMEN KENDİ İMKANLARIMLA ÇEKTİĞİM BİR BELGESEL"

Belgeseli tamamen kendi imkanlarımla çektim. Maddi destek arayışım da olmadı. O yüzden çok daha iyi olabilirdi. Onun dışında Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (RSF) ve Avrupa Basın Özgürlüğü Merkezi’nin (ECPMF) hem moral, hem de teknik katkılarını gördüm. Bu da benim için çok değerliydi. Bu belgesele başlarken ilk olarak oradaki arkadaşlarla fikrimi paylaşmıştım. Onlar da gayet sıcak bakmışlardı ama çok yeni olduğum için bunu gerçekleştirebileceğimi pek düşünmüyorlardı. Ama böyle bir şeyin ortaya çıkmış olmasının onlar için de sürpriz olduğunu düşünüyorum. RSF, kuşkusuz burada bir değer gördü ve bu akşamki prömiyeri de üstlenmiş oldu.

"PRÖMİYERE AVRUPALI GAZETECİLER VE POLİTİKACILAR KATILACAK"

Pandemi, Türkiye’de olduğu kadar Almanya’nın da gündeminde. Ancak burada kurallar biraz daha sert işliyor. Prömiyer, Berlin’deki en önemli sinema salonlarından biri olan Hofkino’da saat 19:00’da gerçekleştirilecek. Yaklaşık 400 kişilik bir salon ama 80 kişiyle sınırlı tutulduğunu biliyorum. Kültür sanat dünyasından temsilciler, Avrupalı gazeteciler ve buradaki politikacıların katılacağını düşünüyorum.

"BELGESELİN TÜRKİYE'DE GÖSTERİLMESİNİ ÇOK İSTİYORUM"

Belgeseli göstermek isteyen ülkeler açısından çok sayıda öneri var. Öncelikli olarak Avrupa’da gösterileceğini düşünüyorum ama açık kanal bulduğum takdirde de Türkiye’de göstermek de öncelikli hedefim. Gösterimle ilgili bir engel yaşanırsa da dijital platformlarda göstereceğiz.

Bundan sonrası için Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) süreci var. Bekleyip göreceğiz. Ancak ben bu dosyadaki karanlık yırtılmadan, Türkiye’nin de aydınlığa kavuşacağını düşünmüyorum.

twitter takip