Avukat Ebru Timtik'in kuzeni: Ölüm orucunu bırakınca hangi yemekleri yapacağımızın planını yapıyorduk

Avukat+Ebru+Timtik%E2%80%99in+kuzeni:+%C3%96l%C3%BCm+orucunu+b%C4%B1rak%C4%B1nca+hangi+yemekleri+yapaca%C4%9F%C4%B1m%C4%B1z%C4%B1n+plan%C4%B1n%C4%B1+yap%C4%B1yorduk
ABONE OL

Adil yargılanma talebiyle başlattığı ölüm orucunda Avukat Ebru Timtik 238. gününde hayatını kaybetti. Timtik'in ardından kuzeni Demet Kaya ve meslektaşı Didem Ünsal ile konuştuk. Kaya, 'Ebru Abla yemek yemeyi çok sevdiği halde ölüm orucuna girdi' derken; Avukat Ünsal ise, 'Ebru'nun dosyası baştan beri hukuki değil, siyasi bir dosyaydı' diye konuştu.

 
 
Havva Cuştan / Bağımsız Gazeteci

 

Adil yargılanma talebiyle ölüm orucunda olan Avukat Ebru Timtik, ölüm orucunun 238. gününde hayatını kaybetti. Timtik’in meslektaşlarının, müvekkillerinin tüm çabalarına karşın talepleri karşılanmadı. Timtik’in hayatını kaybetmesi uluslararası ve ulusal barolar ile toplum tarafından tepkiyle karşılanmasına rağmen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Timtik’in cenazesine giden avukatları hedef aldı. Timtik’in hayatını kaybetmesinin ardından Avukat Aytaç Ünsal’a ile Yargıtay tahliye kararı verdi. Tahliye kararının ardından Avukat Ünsal talepleri karşılandığı için ölüm orucunu sonlandırdı.

*Adil yargılanma talebiyle başlattığı ölüm orucunda hayatını kaybeden avukat Ebru Timtik

'Yaşasaydı memleketi Dersim'e gitmek istiyordu'

Ebru Timtik’i, kuzeni Demet Kaya ve meslektaşı Avukat Didem Ünsal ile konuştuk.? Timtik’in kuzeni Demek Kaya, Timtik’in bambaşka bir insan olduğunu, kendileri için çok değerli olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:?

“O'nun düşündükleri, söyledikleri her şey bizim için çok değerliydi. Bizim öğretmenimizdi aynı zamanda. Onu kaybettik ama ne yaptıysa onun yanındaydık. Ne yaptıysa mantıklı, doğru bir sebebi olduğunu biliyorduk. Ebru Abla ölüm orucu yaptı ama yemek yemeyi çok severdi. Yememesi gereken şeyler olurdu mesela makarna gibi ama tabak tabak yedikten sonra ‘yememeliydim ya’ diye gülerek pişman olurdu. Yemek yapmayı da yemek yemek kadar seviyordu. Hatta hastanedeki son günlerinde yemek programlarını izliyordu. Talepleri kabul edilip ölüm orucunu bırakınca hangi yemekleri yapacağımızın planını yapıyorduk. Yaşasaydı, talepleri kabul edilseydi İstanbul’dan yola çıkıp memleketi Dersim’e geze geze gitmek istiyordu, gezmeyi de çok seviyordu.”

Bu süreç boyunca hem endişelendiklerini hem de taleplerin karşılanacağına dair umut ettiklerini belirten Kaya, "Başlarda sürekli biteceğini düşündük sonrasında araya pandemi girince ne yapacağımızı iyice bilemez hale geldik. Hiçbir şey yapamamanın psikolojisi de ağır oldu. Dışarı bile çıkamıyorduk karantina süreçlerinde, O'nun orada tek olduğunu bilmek de ayrıca zordu. Son günlerini birlikte geçirebildik ama geç kaldık, hiçbir şey yapamadık" dedi.

'Umudunu asla kaybetmedi'

Timtik'in son günlerinde dahi umutlu olduğunu dile getiren Kaya, Timtik'in son günlerini şöyle anlattı:?"Son zamanlarında zorla getirildiği hastaneden bir an önce çıkmaktan başka bir şey istemiyordu. En son 'tahliye bile istemiyorum beni tekrar hapishaneye gönderin' bile dedi.  Hastanede kaldığı mahkum koğuşu o kadar kötü bir yer ki hapishane koşulları oradan daha iyi geliyordu. Umudunu son ana kadar korudu. Zaten 'umudum olmasa yaşam için hiçbir şey kalmaz' demişti son zamanlarında. Umudunu asla kaybetmedi."

'Ebru'yu adil yargılamayarak öldürdüler'

Avukat Didem Ünsal, Timtik'in tutuklandığı dosyaya ilişkin bilgi vererek, iktidarın iddia ettiği gibi öldürülen savcı Mehmet Selim Kiraz dosyasıyla dosyalarının alakası olmadığına dikkat çekti. Ünsal, şunları dile getirdi:?

"Savcı Kiraz dosyasıyla algı meselesi yaratmaya çalışıyorlar, Savcı Kiraz dosyası başka bir dosya. O dosyada avukat arkadaşlarımız yargılanmadı böyle bir suç istinadı yok. Şu an gündeme getirmelerinin tek anlamı Ebru'nun ve Aytaç'ın haklılığının meşruluğudur. Dayanışma ve destekten siyasal iktidar rahatsız olduğu için böyle çarpıtmalara girişiyor. Bu yargılamaya soruşturmanın her aşamasında müdahil oldular. İçişleri Bakanlığı soruşturmaya başından beri  müdahil oldu. Biz avukatlar daha gözaltındayken İstanbul Emniyeti'ne gelip, İçişleri Bakanı Emniyet Müdürü'yle görüştü ve biz sistematik işkence altındayken bizi izledi. Talimatı kendilerinin verdiğini söylemekten de çekinmediler, bizlerin ilgilendiği dosyalar ortada çünkü. Toplumsal davalarda, siyasi davalarda etkin rol alıyoruz ve her türlü bedeli göze alarak savunmalarımızı yapıyoruz. Ebru'nun ve Aytaç'ın dosyasında ise gizli ve açık tanıkların yalan beyanlarına dayanarak bir yargılama yapılmak istendi. Bunun üzerinden bir yargılamaya yapmaya çalıştılar ama bu baştan beri bir yargılama değildi. Tanık beyanları başka delillerle desteklenmediği sürece yetersiz delildir. Arkadaşlarımızın savunma hakkı bile kısıtlandı, salondan dışarı atıldılar. Başından beri hiçbir biçimde adil yargılanma yapılmadı. Çünkü; bu dosya hukuki değil siyasi bir dosyaydı. Ebru'nun talebi çok açık ve netti; adil yargılanmak. Onun bu talebini çok kolay karşılayabilirlerdi ama yapmadılar. Onu bile bile ölüme gönderdiler." 

twitter takip